Kitap | Candide |
Yazar | Voltaire |
Yayınevi | Penguin Books |
Yayın Yeri | London |
Yayın Tarihi | 1997 |
Baskı | Printed in Great Britain by Clays Ltd |
ISBN-13 | 978-0-14062-442-7 |
Dili | İngilizce |
Türü | Roman |
Sayfa Sayısı | 104 |
Voltaire’ın tanınmasında ciddi manada faydalı olabilecek bir kitap.
Kişilik olarak, sabırsız ve maymun iştahlı olduğu anlaşılıyor. Kitap, konu ve mekanları hunharca harcamış. 100 sayfalık bir romanda, Bütün Avrupa ve Amerika kıtası dolaşılmış. Ne mekanlar hakkında derinlikli malumat var, ne de konular adamakıllı işlenmiş. Eğer ele alınanlar, Voltaire buzdağının sadece görünen kısmıysa iyi, ama eğer bu kitaptakiler buzdağının tamamını oluşturuyorsa, Voltaire kutudan bir kaplandan başka bir şey değil.
Pek çok sınıf ve konumdan karakterler var. Ancak ne karakterler arasındaki tezatlar açık bir şekilde sergilenebilmiş, ne de temsil ettikleri sosyolojik toplumsal katmanın ıstırap ve özlemlerine tercüman olabilmekteler. Bu da, kitabın daldan dala atlayan sistematiği ve (muhtemelen de) Voltaire’ın sabırsız ve aceleci karakteri neticesinde meydana gelmiş.
Mukaddesat manasındaki her türlü değere istihza ile yaklaşan pozitivist görüşe mensup olmanın verdiği pervasızlık, her türlü mabede patavatsızca dalmasına sebep olmuş. Güya bilimin merceği ile her türlü hakikati aydınlatma iddiasında olan bu sebep-netice odaklı dünya görüşü, zaman, mekan, psikoloji, maneviyat…vb hassasiyetlerin pek fazla dikkate alınmamasına yol açmış. Olaylar, kişiler ve mekanlar arasındaki geçişler çok basit ve çok kolay bir şekilde meydan gelmekte. Yazar kitabında şeffaf bir şekilde ana temasını verebilmek için söz konusu ayrıntılara önem vermemiş olsaydı, bu durum belki bir şekilde açıklanabilirdi. Ancak kitapta doğru dürüst temellendirilmiş bir ana fikir de bulmak zor. Savunulan görüşler çok cılız ve çok sathi kaleme alınmış.
Filozof, fahişe, rahip, derviş, kral, komutan, padişah, haydut, serseri, köylü…vb pek çok kişinin romanda boy göstermesi belki de “sırf romanı zenginleştirmek” adına bir araya getirilmiş. Ne yazık ki, bu harmanlama, manzaranın buğulu resmedilmesine sebep olmuş.
Kitabın bütününde, her şeyi sorgulayan ve (özellikle “geleneksel”) her fikre meydan okuyan bir eda, tepeden bakış, hafife alıcı, yüzeysel kapsayıcılık-evrensellik iddiası ile haylaz ve yaramaz bir delikanlı ile karşı karşıya kaldığınızı hissediyorsunuz. “Acaba şimdi ne diyecek” diyecek kadar tedirgin bir vaziyette okunuyor kitap.
Kitabın pek çok yerinde, “Türk” kelimesi kullanılarak Osmanlılara hakaretler yağdırılmakta. Bu da, gözlükleri önyargılarla boyanmış olan yazarın, hakikati, pozitivist yaklaşımın bile kabul edemeyeceği tarafgirlikle kaleme aldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yazarın Türk kelimesini Müslüman kelimesiyle eşdeğer olarak kullanmış olması, Türk milletinin şanının yüceliğini ortay koyması bakımından önemlidir.
Realist olmak istemiş, olayları olduğu gibi bütün “gerçekliği” ve “çıplaklığı” ile ortaya koymak istemiştir. Fakat bu da, yazarın, hayat, insanlar ve varlık hakkında oldukça karamsar olmasına yol açmıştır. Dünyada mutlu insan yoktur. Her kesten zarar gelebilir.
“Everything is for the best” ifadesi, kitabın başından sonuna kadar yer almaktadır. Bu fikri ispatlayan ve yalanlayan argümanlar ileri sürülmüştür. Bir bakımdan, kadercilik ele alınmış ve sorgulanmıştır.
Osmanlı gibi (!) baskıcı rejimlerde politikaya bulaşmaktansa, kendi işine bakıp münzevi yaşamanın daha iyi olacağı söylenmiştir.
Kitapta, pek çok yazar, eser ve sanat eserinin eleştirisi de yapılmıştır. Milton’dan Aristo’ya kadar pek çok fikir adamı, bir iki cümleyle mahkûmiyete sevk edilmiştir.
“Fools have a habit of believing that everything written by a famous author is admirable.” S. 84
——-
Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.