Arap Denizinde “Dubai Tecrübesi”

Serbestliğin neler yapabileceğini öğrenmek istiyorsak; Dubai’yi inceleyebiliriz. Etrafı baskıcı, kısıtlayıcı ve tahakkümcü rejimlerle çevrili ve petrol gibi doğal kaynaklara sahip olmayan Dubai, Orta Doğunun ticaret incisi haline gelirken tek yol izledi: Ne getirirseniz getirin, ne götürürseniz götürün, giriş-çıkışta (%5 gümrük vergisi hariç) her şey serbest. Ne vergi var, ne bilanço ibrazı, ne sigorta, ne stopaj ne EKP ne de KDV…! Emirlik bir ticaret devleti haline getirilmiş ve bir anda cazibe merkezi olmuş. Eğer bugün Körfez Birliği (KB) kurulmuşsa, insanlar vizesiz dolaşım imkânına kavuşmuşsa, tamamı Dubai tecrübesinin başlattığı domino etkisinin neticeleridir.

Ne yazık ki, finansal piyasalarda başlayan küresel ekonomik krizde zora düşen Dubai’ye maddi yardımda bulunan Suudi Arabistan ve onun taklitçisi Abu Dabi gibi odaklar Dubai’ye verdikleri mali borç neticesinde bu emirliğin serbestliği kısıtlayıcı önlemler alamaya zorlamaktadırlar.

Dubai nevi şahsına münhasır bir vakıadır. Bu sonucun ortadan kaldırılması, olsa olsa kayıp olacaktır. Özellikle İslam dünyasından her taraftan insanlar bulunmaktadır. Bunun dışında, farklılıkların nasıl bir arada var olabileceğini gösteren çok mühim bir tecrübedir. Dubai’n yerlisi olanlara tanınan üstün ve ayrıcalıklı konum, yabancılar için uygulanan kefillik sistemi gibi kısıtlayıcı uygulamalar elbette ki tartışılmalıdır. Ancak çerçevesi belli (ve bir yerde kısıtlı) sonsuz ticari özgürlük ve sonuçları da olan bir misaldir.

Elbette ki Dubai’n de eleştirilecek çok tarafı olabilir. Fakat burada vurgulanmak istenen husus, serbestçe bir araya gelebilen farklılıkların uyum içinde ne gibi (ekonomik) neticeler ortaya çıkarabileceklerdir. Dubai’n bir ‘güçlü’ devlet olduğu da iddia edilemez. Dubai emirliği, devletten daha ziyade bir şirkettir. Bu noktada, siyasetin azalıp ticaret ve üretimin ön plana çıkarıldığı az kontrollü çok serbest modellerin herkese yeteneği oranında “aş” bahşedebileceği görülmektedir. Nitekim, kendi ülkesinde açlık sınırının altında yaşayıp, Dubai’ye gelerek taksicilik yaptığı halde memleketindeki kalabalık ailesinin geçimini sağlayan kişiler çoktur. Bu şahıslar demir pençeli güçlü siyasi iktidarların olduğu devletlerden geldiğini unutmamalıdır.

Kısaca, güçlüleri koruyan sosyal mekanizmaların ilave edildiği ve yöneticilerinin sabit şahıslar yerine seçimle gelen dar bir yönetici kadrosu olduğu yönetimlerle başarılı olabilir. Bu da, sosyal liberal demokratik devletlerdir. Seçimle iktidara gelen kadro, sadece var olan düzenin çarklarını döndüren kişiler olmalıdır. Sosyalden kasıt, ekonomik, gelir ve toplumsal refah alanında güçsüzleri koruyup destekleyen bir durum kastedilmektedir. Ahlaklı bir ticaret dertlere devadır.

——-

Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.