Fas’ta bir delikanlı bekleniyor!

Akdeniz ve Atlas okyanusunun buluştuğu ülke Fas. İslam dünyasının en batı ucunda yer aldığı için Mağrip diyorlar.

Yüzölçümü Türkiye’ye yakın olan Fas’ın 33 milyon nüfusu var.

Naneli yeşil çayla hazırlanan Çay el-Magribi ile ağırlanıyor misafirler. İstanbul veya Bursa’daki kadar cami beklemeyin. Ama, kral IV. Mohammed in babası II. Hassan Kazablanka’da dünyanın beşinci en büyük camisini yaptırmış. Avlusuyla beraber yüz bin üzerinde kişinin aynı anda ibadet edebildiği II Hasan Camisi Fransızlar tarafından inşa edilmiş.

Fransız sömürgesi değil artık, ama kültürel bakımdan Fransa’nın bir vilayeti gibi. Nineler torunlarıyla Fransızca konuşuyorlar. Fransızca televizyonlar, dergiler, gazeteler ve okullar. İngilizcenizle iş göremeyebilirsiniz.

Fas’ın Arap ülkeleriyle ilgili söylenen “çöldeki Bedevi” tarifine uymadığını buraya ayak basar basmaz anlıyorsunuz.

Binalardaki mimari ve sokaklar yer yer Paris’i andırıyor. Bazı semtler sefillikten mahçup. İlk bakışta modern bir şehre geldiğinizi düşünürsünüz. Günler geçtikçe, modern görünmeye çalışıldığını idrak edersiniz.

Kazablanka şirin ve cana yakın bir şehir. Okyanusu kucaklamak istercesine kollarını açmış sahil boyunca. Sanki güneşin doğudan gelip istirahata çekildiği yer. Fas’ın her yerinde olduğu gibi, Kazablanka’da görülmeye layık çok şey var.

Avrupa ile arasında 15 km mesafe bulunmakta. Yılda en az 9 ay kesintisiz güneş gören, rüzgarı bol topraklara sahip. Tarihte bir kavşak noktası olması, sahilleri, dağları ve çölleri ile turizm potansiyeli yüksek.

Beyaz Ev (Dar-ul Beyda) anlamına gelen Kazablanka’dan başkent Rabata doğru giderken, sağımızdaki baraka evler şok edici bir manzara ortaya koyuyordu. Afrika ormanlarında eşine zor rastlanacak bu fakirliği izlerken, solumuzdan ateş gibi kıpkırmızı bir Ferrari marka araba BMW’lerin eskortluğunda mermi gibi yanımızdan geçti. Direksiyondaki Halit isimli şoför “Ya kraldır, ya da kralın ailesinden biridir” deki ve ekledi “Kesin aileden biridir”. Ertesi gün 40’larındaki kralın gümüş rengi Ferrari ile çekilmiş fotoğrafını görünce tutkuları ve ülkedeki fakirlere olan alakası hakkındaki kanaatimiz pekişmiş oldu.

İlk bakışta, herkes halinden memnun, her şey güllük gülistanlık gibi görünüyor. Fakat zaman ilerledikçe, yolların, binaların, eşyaların, insanların ve hatta havadaki kuşların hep birlikte fısıldaştığını duymaya başlıyorsunuz. Memleketin boğazında düğümlenen iki çift laf varmış gibi bir intiba uyanıyor sizde. Derinden derine huzursuzluğunuz artıyor. Ama kimse ağzını açıp ta tek kelime etmez. Birine yakınlaşıp konuşmak istediğinizde, kameradan izleniyormuşçasına suni bir gülümseme fırlatır suratınıza ve gündelik işlere dalıp devam eder.

Aslına bakarsanız, herkes hareket etmeye hazır. Fakat ilk adımı bir başkasının atmasını bekliyorlar. Bir delikanlı bekleniyor…

Yay ne kadar geriye çekilirse, ok o kadar ileri gidecektir. Arap alemindeki yaylar yüz yıldan beri geriye doğru çekiliyor.

Arada Cezayir’in bulunması, Tunus’taki devrim rüzğarlarının Fas halkının gönlünde meltemler esmesine mani olmadığı kanaatindeyiz.

* Bu makale, Fas’taki devrimden önce yazılmış ve neşredilmiştir.

——-

Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.