Gizli Füsundur Sükût

Deryâ kendin cûy ile, kıyas etmez ki, hamûş.
Söz hicrândan kıyâfet, vasl-i üryândır sükût.
Dalga-meşrep cûy olsa, durmaz deryâda hamûş.
Bihaberdir umklardan, satıhta arar sükût.

O nâle, neye girdi; her yer neyistan oldu.
O bülbül, güle kondu; her yer gülistan oldu.
O maşuk, aşka geldi; her yer kabristan oldu.
Nefes gönülden kemend, sessizce avlar sükût.

Hayret olsa sohbetin, suskunluk yap lisânı.
Hasret olsa mahfilin, sessizlik yap nişânı.
İbret olsa meclisin, hâmûşluk yap beyânı.
Âfâktan gelen eldir, gizli füsundur sükût.

Kıvrım kıvrım kıvrılır, bir söz demeye bu dil.
Salya içinde hayat, muteber özlü bu dil.
Çenesi sağlam değil; oynak zeminde bu dil.
Dudağın zor tuttuğu, kandil yağıdır sükût.

Kulak davula döndü, damak döven bu dildir.
Aba altında sopa, pusu kuran bu dildir.
Arama sözde teklik; çift dudaklı bu dildir.
Çarptı öyle taşa ki; sese yayıldı sükût.

Çölde bir kervân gider, kervancı başı gönül.
Açtırma ağzı bize, yaralı dildir gönül.
Zinhar zannetme ölü, edepten suskun gönül.
Bîkarâr çıkan nefes; arda bıraktı sükût.

Minicik gelinciktir, kalbinde sevda saklar.
Narince açan eldir, teninde nida saklar.
Kuruturlar kitapta, dilinde veda saklar.
Mumda duman saklıdır, “ben ve biz” gizler sükût.

Maraş otu tuttun da, bir sır tutmadın dudak.
Sessizlik vasfettin de, bir harf tutmadın dudak.
Kavgalar kapattın da, bir ah tutmadın dudak.
Dudaksız bir tezgâhtır, nefes arz eder sükût.

——-

Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.