İmran Han ve Pakistan’ı Anlamak

Pakistan'da olup bitenlerin perde arkasını daha iyi anlamak bizler için son derece mühimdir. Pakistan sadece İmran Han hadisesiyle mahdut değildir. Pakistan'ın dününü, bugününü ve yarınlarını takip etmek Türkiye'de yaşayan her şuurlu fert için elzemdir.

İmran Han’ı başa getirip alaşağı eden güçler kimler?

İmran Han, Pakistan tarihinin güvenoyu alamadığı için görevden uzaklaştırılan ilk başbakanıdır.

İmran Han 2018 seçimlerinde Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin desteğiyle başbakan olmuştu. Pakistan’daki askeri kanat, Amerika ve müttefikleriyle yakın ilişkiler kurulması taraftarıdır. İmran Han bu çizgiden çıkıp Rusya, Çin ve başka merkezlerle dirsek temasını sıklaştırınca, askerlerin desteğini kaybetti.

Zaten İmran Han kendisi açık olarak, ABD tarafından organize edilmiş bir darbeyle görevden uzaklaştırıldığını ifade etmiştir.

Pakistan Silahlı Kuvvetleri, İmran Han’a doğrudan destek verdiği veya onu alaşağı etmekte parmağı olduğu iddialarını reddetmektedir.

İmran Han neden başbakan seçildi?

Pakistan siyaseti son derece girift bir yapıya sahiptir. Tahminen 250 milyon nüfusun yaşadığı ülkede, yirmiden fazla lisan konuşulmakta. İnanç, kültür ve dünyaya bakışları birbirinden çok farklı yirmiye yakın etnik grup var ülkede.

Ordu, siyaset, mafya, ticaret, istihbarat… iç içedir Pakistan’da.

Peşaver şehrinde kendinizi Peştunistan’da bulursunuz. Taftan’a gidince artık Belucistan’a geçersiniz. Sind veya Pencab bölgelerine gittiğinizde de bambaşka bir dünyaya gelmiş gibi hissedersiniz. Kıyafetlerinden yemeklerine, coğrafyasından kültürüne… Kendi içinde gayet heterojen bir yapıya sahiptir. Haliyle farklı insan gruplarının çıkar ve öncelikleri de rekabet içinde olmaktadır.

Kurulduğundan beri, darbeler, suikastler, tutuklamalar, sürgünler, skandallar… Çetindir Pakistan’da siyaset yapmak. Daha onlarca yıl boyunca türbülanslı günlerin siyaset sahnesinden bertaraf olacağını beklemek abestir.

Kitleler açtır. Fakirlik had safhadadır. Zenginle fakir arasındaki uçurum son derece derin ve diktir. Makul bir köprü inşa etmek onlarca yıl sürecektir.

Velhasıl sosyal bakımdan ele alındığında, zordur Pakistan’ı yönetmek.

İmran Han’ın muhalifleri kimlerdir?

Bazen bir şeyin ne olduğunu anlamak kadar ne olmadığını anlamak da mühimdir. İmran Han’ın Pakistan’da başbakan seçilmiş olması, alaşağı edilmesinden çok daha mühimdir.

Bunun sebebini anlamak için İmran Han’a muhalefet edenleri biraz incelemekte fayda vardır:

Şahbaz Şerif: Üç defa başbakanlık yapan Navaz Şerif’in kardeşidir. Panama Belgeleri’nde Şerif ailesinin sekiz off-shore şirketle münasebeti tespit edilmişti. Bunun üzerine Navaz Şerif ömür boyu siyasetten men edildi. Halihazırda İngiltere’de sürgünde yaşıyor.

Serveti iki milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen Navaz Şerif’in en çok Suudi Arabistan’da yatırımı bulunuyor. Şerif kardeşlerin babaları Vehabilik’in bir kolu kabul edilen Ehl-i Hadis cemaatine mensuptu. Navaz Şerif Suudi kralı Fahd’la çok yakın münasebetler tesis etmişti. 1991 yılındaki Körfez Savaşı sırasında, Pakistan özel harekâtı Suud kraliyet ailesini koruma görevini üstlenmişti.

Londra ve Dubai’de lüks emlak sahibi olan Şahbaz Şerif bir işkolik olmakla ve ateşli şiirler okumakla meşhurdur. Aziz Anthony Lisesi çıkışlıdır.

Asıf Ali Zardari: Beluci kökenlidir. Playboy tarzı hayatıyla meşhurdu. Pakistan’ın ilk kadın başbakanı Benazir Butto ile görücü usulüyle evliliği ve yüz bin kişinin iştirakiyle yaptıkları düğün sonrasında karı kocanın siyaset sahnesindeki yıldızları parlamıştır. Kayınbiraderi Murteza’nın ölümünden sorumlu olduğu iddia edilince bir müddet Dubai’de yaşamış, Benazir Bhutto’nun suikastinden sonra Pakistan’a dönmüştür. Aziz Patrick Lisesi katiplerinden biri mezuniyet imtihanında başarısız olduğunu ve mezun olmadığını ifade etmiştir. İngiltere’de mezun olduğunu iddia ettiği okullardan diploma ibraz edememiş, tahsilinin teyit edilemediği iddia edilmiştir.

Amerikan yanlısı olduğu sebebiyle şiddetle eleştirilmiştir. Amerikalıların ‘AfPak’ siyaseti kapsamında Pakistan ve Afganistan’ı operasyonların ortak tiyatrosu telakki ettikleri bir dönemde Pakistan cumhurbaşkanıydı. Amerikalıların kuklası diye eleştirilen Hamid Karzai ile yakın münasebetler tesis etmiştir.

Devlet ihalelerinden kendine %10 aldığı için “Yüzde On Efendi” lakabıyla meşhur oldu. Yolsuzluk, uyuşturucu ticareti ve adam öldürme iddialarıyla iki defa tutuklansa da hapis yatmadı.

Bilavel Butto Zardari: Benazir Butto ve Asif Ali Zardari’nin oğludur. Annesinin suikastle öldürülmesi sonrasında parti genel başkanı olmuştur. Oxford mezunudur. İngiliz tarzı liberal sisteme; kadın ve azınlık haklarına vurgu yapmasının hedefinde Pakistan nüfusunun yarısını oluşturan 23 yaş altı gençler vardır. İngilizceyle daha çok haşır neşir olduğu için vatandaşlarının konuştuğu Urducaya pek hâkim değildir. Onun için istihza konusu olmaktadır.

Mevlana Fazlurrahman: İlk safhalarda siyasi söylemini tamamıyla dini telakkiler üzerine inşa etmişse de, zamanla duruşunu yumuşatmış ve seküler cenahlarla karşılıklı işbirlikleri tesis etmiştir. Gücünü meşhur Deobandi okullarından alır. Taliban’ın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan da aynı okullardır. Mevzubahis okullar 1945 yılından beri Cemat-i Ulema-ye İslam tarafından organize edilmektedir. Seçmen tabanının neredeyse tamamı Pakistan’daki Peştunlardan müteşekkildir. Bir zamanlar İngiliz Jemima Goldsmith’le evli olduğu için İmran Han’ı “Yahudi” diye eleştirmektedir. Buna karşılık, İmran Han bir yakıt lisansı verilmesi hususunda rüşvet aldığı iddiaları sebebiyle ona “Molla Dizel” yaftasını yapıştırmaktadır.

“İmran Han’ın Pakistan’da başbakan seçilmiş olması, alaşağı edilmesinden çok daha mühimdir,” dedik. İmran Han’ın karşısında duran şahsiyetlerin karneleri ortadadır. Halk siyasi iktidarın aynı kirli eller arasında el değiştirmesinden usanmış olduklarından İmran Han’a oy vermişlerdir. Nasıl ki Ukrayna halkı bir komedyen dahi olsa Zelensky’yi elleri yolsuzluğa bulaşmış eski kodamanlara tercih etmişlerse, Pakistanlılar da eski bir sporcu olan İmran Han’ı siyaset meydanlarında nasır tutmuş simalara tercih etmişlerdir.

Türkiye ne yapmalıdır?

Pakistan-Türkiye ilişkilerinde, ülkedeki iç çekişmelere müdahil olmadan, daha çok ticari, insani ve kültürel çerçevede yakın münasebet tesis etmek en isabetli yol olacaktır. Bilhassa Türk film ve dizilerinin dünyada revaç bulmasından sonra Pakistanlıların Türkiye’ye karşı sempati ve merakları daha da artmıştır. Devlet destekli sivil teşebbüslerin gayretleriyle iki devlet arasında daha yakın bağlar kurulması gerekir. Yunus Emre Enstitüsü, TİKA ve diğer STK’lara büyük vazifeler düşmektedir.

Aramızda lisan farkı olsa da Pakistan bize yakındır. Bugün adına Pakistan denilen coğrafya, tarihte bizim için Hindistan’a açılan kapı olmuştur.

Türkiye ile Pakistan arasında imzalanan anlaşmalar her iki ülke için de isabetli olmuştur. Taraflar, ilerleyen dönemlerde daha kapsamlı iş birliği cihetinde irade beyanında bulunmuşlardır.

Elbette karşılıklı işbirliği anlaşmalarının umulan meyveyi vermesi için, Pakistan’da siyasi istikrarın kalıcı olarak müstakar kılınması son derece mühimdir.

Pakistan’daki siyasi çalkantıların esas sebebi nedir?

Alman düşünür ve psikolog Sigmund Freud, kişinin psikolojik durumunu anlamak için çocukluğuna inmek gerektiğini söyler. Pakistan’ı anlamak için kısaca kuruluşuna inmemiz icap eder.

Bugün Pakistan ve Bangladeş diye iki devlet olmasaydı, Hindistan dünyanın en büyük Müslüman devleti olacaktı. Kim bilir belki adı da çoktan İslamistan olmuştu. Pakistan zoraki olarak İngilizler tarafından kurulmuş bir devlettir.

Pakistan’da devlet nizamının kurulmasında İngilizler’in ne kadar rolü varsa, Amerikalıların o nizamı devam ettirmekte o kadar tesiri olmuştur. Soğuk Savaş boyunca, Sovyetler Birliği’ne karşı Batı’ya karakolluk ve Afganistanlı mücahitlere kamp vazifesi yapmasının sebebi budur.

Afganistan’la aynı kaderi paylaşır Pakistan. Sıcak denizlerden Rusya, Çin, Hindistan ve İran’a giden yolların üstündedir. İşte bu sebepledir ki birileri çoktan “Pakistan Pakistanlılara bırakılamayacak kadar mühimdir!” şeklindeki veciz bir sözle hülasa etmiştir Pakistan’ın iç siyasetini.

Sözün özü nedir?

Süper devletseniz ve nüfuz sahanızdaki bir başka devleti kontrolünüz altında tutmak için çok güzel bir sentez oluşturmak istiyorsanız, muhakkak surette o devletteki tez ve antitezi kendi elinizde tutacaksınız. Bırakın o devletteki tez ve antitez kendi aralarında çekişsinler. Ne de olsa işin nihayetinde ortaya çıkacak sentez sizin ekmeğinize yağ sürecektir. Kendi aralarındaki çekişmelerde, kazansalar da kaybedecek de olsalar her daim siz kazançlı çıkarsınız.

İmam-ı Rabbânî hazretleri Dehli’den Lahor’a geldiklerinde, Bedahşanlı Muhammed Tahir ve Hâce Muhammed gibi nice güzîde talebelerini bu mübarek şehirde yetiştirmişler!

Sebk-i Hindî’nin dünyadaki en başarılı beyitlerinin sahibi, Farsça şiirinin zirvesi Bîdel Dehlevi aslen Barlas soyundandır ve Hindistan’da yetişmiştir!

Gelir mi bir gün Pakistan’a şöyle nidâ edecek bir siyasetçi:

“Babür Şah Semerkand’ın al yanaklı narlarını, Buhara’nın baharını bırakıp fetih uğruna ta Hindistan’a geldi. Nice gaziler rahatlarını, şehitler hayatlarını bu yolda feda ettiler. Biz ne yaptık! Birileri plan yaptı diye pılımızı pırtımızı topladık geldik buralara. Kirliliği anlaşılmasın diye yeni ülkenin adını “Pak” koydular.

Ey Bangladeşli kardeşim! Uzat elini! Agra! Dehli! Serhend! Haydarabad! Ve Hindistan’daki diğer mahzun şehirlerimiz! Tutun elimi! Yeniden kucaklayalım cami, saray ve makberlerimizi!

Bu fitneler kimden kaldı bizlere!

Kimler koydu bu sahte ayrılığı!

Niçin çiçek yüzlü Keşmir’imin gözleri yaşlı!

Yetiş İstanbul!

Himmet eyle yâ mükerrem Mekke!

Teveccüh eyle ey muazzez Medine!

Dua et kalbi yaralı Kudüs!

Gelsin artık beklenen o delikanlı!

Yırtılsın üzerimize örtülen bu kahpe örtü!”


Diğer İçerikler:

Ağlamayı Özledim (Şiir)

Annem… (Kadına… ve anneye bir yazı…)

Mükemmeliyet (Herkes mükemmel olmak ister…)

Seni Özlediğim Kadar (Şiir)

Önyargı ve Mike Tyson (Şampiyon olmak…)

Masal Yıldızı (Şiir)

Serâzât.com’da sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.