İsimsiz

Burada gönlüm yaman dardır.
Ne duysam sesinde gam vardır.
Dönüşsüz yola koyulalım!
Bitmeyen azıktan alalım.
Bakalım şu hayat sahi mi?
Gökyüzü her yerde mavi mi?
Gitmemek çok büyük ihmalken,
Dönmemek güçlü ihtimalken,
Göklere yükselen dağlara,
Mevsimle rakseden bağlara,
Bu defa harbiden bakalım,
Aynaya korkmadan soralım:

Yaşamak dünyada tek yol mu?
Ölecek bir başka yol yok mu?

Kaç sefer efsane duymuştuk!
Konuşmuş, bazen de susmuştuk!
Hani o kahraman ne derdi:
“Ey oğul! Bitmez geçim derdi!
Her gece eve dönen kuşlar,
Rahatı düşleyen baykuşlar;
Anlamaz ufka göçenleri,
Bedenden ihram biçenleri!
Dinleme onlar ne derlerse!
Gelirler onlar da erlerse!
Hikmet’ten divan bulmalısın!
Himmetten derman almalısın!

Bu hayat namluda tek güllen!
Duysunlar nedir o son cümlen!”

Boşluğa olmaz gidişimiz,
Hiç şaka kaldırmaz işimiz!
Denizden çıkmak gâyesiyle…
Rüzgarı bulmak pâyesiyle…
Bir dalga olup var olmaya…
Sonsuza varıp yar olmaya…
Etrafın sonsuz boşluğunda,
Yangında alev coştuğunda,
Bir deli kıvılcım olalım,
Bu kara dumanı yaralım!
Nasihat bize yetmedi mi?
Sefahat özden etmedi mi?

Yiğitlik hatadan dönmektir!
Yaşamak! Ölmeden ölmektir!

Bulalım şerif Buhara’yı!
Sunalım ağlayan narayı:
Ruhlara nakışlar çizen Şah!
Canlara nur dizen padişah
Ârifân Kasrı’na aldır bizi!
Hâcegân aşkına daldır bizi!
Hasretten bir göl kuruyor gel!
Nehirler al hûn akıyor gel!
Dizginsiz kaldı atlar yetiş!
Otakta bitti otlar yetiş!
Yiğitler artık meydan ister!
Yerinde dönüp durmak yeter!