Nihayet geldin Eylül…

Yanlıştı… Yeniden dirilişi ilkbaharda aramak bir hataydı. Yere devrilirken, toprağa gömülürken belli oluyordu tohumun nasıl yeşereceği.

Bunu idrak ettiğimden beri yolunu gözledim ey kışın habercisi!

Tek başına koca bir mevsim olan ay! Gecelere elinde ibrikle dalan dolunay!

Güneşin eski tadı kalmadı. Gündüzler de gittikçe kısalıyor.

Hemen işe koyulalım Eylül!

Yazdan kalan ne varsa tarumar edelim. Yerin dibine gömelim hepsini.

Yeşil yeşil tebessüm eden o yapraklar yok artık. Sarı, turuncu, kırmızı, yeşilimsi ve daha nice maskeler takar oldular. Canlılık ile kurumuşluk arasında sallanıyor kişilikleri…

Çatısı havaya uçurulacak birkaç bina da var.  Rüzgarını hangi gün savuracağını söylerim sana.

Yağmurlu bulutları saçlarından tutup sürükleye sürükleye getireceğin günler de olacak. Ölü numarası yapan derelerin suratına biraz su dökelim. Varsın çamurlu olsun.

Ve kovalım sahillerden yazlıkçıları. Bırak bize kalsın gecelerin titreyen sokak lambaları. Ellerimiz cebimizde, düşüncelere dalıp yürüyelim kışın kalbine doğru. Karlar altında kalalım. Haysiyetiyle doğmak üzere toprak altında kalan tohum misali…

Ads