Soçi: Türkiye – Rusya İlişkileri

Tarihi perspektif ve güncel uluslararası konjönktür noktasından ele alındığında, Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler nasıl bir zeminde değerlendirilmeli? Ruslarla dost muyuz, rakip mi, düşman mı? Yeni dünya düzeninde Türkler ve Ruslar birbirine nasıl bakmalılar?

Türk dış politikasını ele alırken Batı’nın hatalarını eleştireyim derken Rus sevdalısı gibi görünme, Ruslara karşı temkinli olayım derken Batılıların tezlerini savunuyor görünme riski vardır.

Rusya – Türkiye arasında Suriye, Libya, Karabağ, Ukrayna, Türk Cumhuriyetleri, enerji, turizm ve ticaret gibi iç içe girmiş çok yönlü ve girift bir ilişki söz konusudur. Anlaşmazlıkların ön plana çıktığı hususların iş birliği ihtimali olan konuları gölgede bırakmayacağı bir diplomatik ilişki geliştirebilme başarısı göstermişlerdir.

Batılılar Osmanlı Devleti’ne “Avrupa’nın Hasta Adamı” lakabı takmışlardı. Türkiye bölgeyle ilgili küresel güçlerin planlarına alternatif, müstakil siyaset takip etmeye başladığında, bu sefer Batı’nın Söz Dinlemez Adamı gibi değerlendirildi. Türkiye, NATO üyesi olduğu halde Rusya’yla aynı masaya oturarak Ukrayna tahıllarının dünya pazarına ulaştırılması hususunda önemli diplomatik başarı elde etti.

Türkiye hikmeti kendine münhasır dış politika takip etmekte ve başarı elde etmekte. Putin’le bir ayda iki defa görüşebilen Türkiye’yi Esad’ın Suriye’siyle veya İran’la aynı kefeye koymak abesle iştigaldir.

Türkiye ile Rusya’yı ortak paydada buluşturan en mühim unsur her iki devletin de Batının dayatmalarına direnme iradesi göstermeleridir.

Her ne kadar Ruslar “Kol kırılır yen içinde kalır” görünerek belli etmemeye çalışsalar da Ukrayna savaşıyla ciddi yara almışlardır. Kan kaybetmektedirler. Savaşın maliyeti, ülkeyi terk eden zenginler, nefes alamayan dış ticaret, işsizlik, tarım ve üretimdeki daralma… Bu durum, ister istemez bölgedeki geleneksel Rus nüfuz sahalarında boşluklar meydana getirecektir. İktidar boşluk kaldırmaz, derler. Türkiye resmi ve sivil teşebbüslerle kendi tesir sahasını genişletebileceği fırsat yakalamıştır. Rusya’yı gücendirmeden yapacaktır bunu.

Rus entelijansiyası yüzyıllar boyunca, “Rusya Batılı mı, Doğulu mu?” tartışmasıyla nefeslerini tükettiler. Ukrayna savaşıyla, Batılı dostları Ruslara yerlerinin neresi olduğunu gösterdiler. Batılıların zihinsel haritasında, Rusların batı sınırı Özi Nehri’nin doğusudur. Daha ileri gitmeye kalktıklarında geri püskürtüldüklerini tarih bize göstermektedir.

Putin’in akıl hocası kabul edilen Rus mütefekkir Aleksander Dugin Avrasyacılık fikrini ortaya atarak, Rusya ile alâkalı “sırtını Sibirya’ya dayanan, Doğu veya Batıya ait olmayan, tersine her ikisini kucaklayan kendine has bir medeniyet” tezini ortaya attı. Dugin da şimdilerde Putin’i yanlış yönlendirerek Ukrayna savaşına ve bu sebeple Rusya’yı zor duruma sokmakla itham ediliyor.

IMF’nin pençesinde kıvranan Boris Yeltsin Rusya’sını tekrar küresel aktör hâline getirmeyi başaran Putin, tarihe adını kahraman yazdırabilecekken, Ukrayna Savaşı itibarını yerle bir etme tehlikesiyle karşı karşıya getirmiş vaziyette. Onun için Türkiye’nin desteğine ciddi şekilde ihtiyaç duymakta.

Rus siyasetinde, Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokan İttihat ve Terakki subaylarını andıran bir kitle olduğunu müşahede edersiniz. Türkiye’ninse Sultan Abdülhamit Han’ın denge ve itidal siyasetini tercih ettiği görülmekte.

Tarihte kavgalarımız olmuşsa da aynı mahallenin çocuklarıyız. Kız alıp damat vermişiz Ruslara.

İstanbul’un fethinden sonra Türkler Ortodoksların tabii hâmisi konumuna gelmemiş miydi? Bu manadaki son bir buçuk asırlık fetret devri nihayete erebilir mi?

Dostoyevski der ki “Bizi kitapsız yalnız başımıza bırakın, bir anda kafa karışıklığı içinde kaldığımızı göreceksiniz. Ne hususta uzlaşacağımızı, neye sarılacağımızı neyi sevip neyden nefret edeceğimizi, neye saygı duyup neyi hor göreceğimizi bilemeden”. *

Rusya ve Türkiye’nin idareci ve diplomatlarının önünde, sayfalarını komşuluk, tarihte yaşanan tecrübeler, ortak paydalar, karşılıklı menfaatler, sosyal bağlar ve asırlara dayanan hatıraların oluşturduğu büyük bir kitap var.

Bu kitaba yeni sayfalar ilâve edecek olan bizleriz.

Bu sayfalar mürekkeple, çiçeklerle, kanla, barutla, mısralarla mı yazılacak… zaman gösterecektir.

* “Leave us alone without books and we shall be lost and in confusion at once. We shall not know what to join on to, what to cling to, what to love and what to hate, what to respect and what to despise.” Fyodor Dostoevsky, Notes from Underground, p. 117


Diğer İçerikler:

Ağlamayı Özledim (Şiir)

Annem… (Kadına… ve anneye bir yazı…)

Mükemmeliyet (Herkes mükemmel olmak ister…)

Seni Özlediğim Kadar (Şiir)

Önyargı ve Mike Tyson (Şampiyon olmak…)

Masal Yıldızı (Şiir)

Serâzât.com’da sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.