Taliban’ı Yıkacak Sosyal Paradoks

Son kırk yıldan beri Afganistan’dan dünyaya göç var. Vatanlarını terk edenler Avrupa, ABD, Kanada, Avustralya ve dünyanın dört bir tarafına dağılmış vaziyetteler. Ekseriyeti yerleştikleri devletlerin vatandaşlığını alan ve üçüncü kuşak torunları dünyaya gelen, hâli vakti yerinde kimselerdir. Mülteci statüsünde veya kaçak olarak farklı ülkelerde bulunanlarla beraber Afganistan diasporasının on beş milyona yakın olduğu tahmin ediliyor.

Aile bağları kuvvetli Afganistanlılar memleketlerindeki akrabalarıyla irtibatlarını hiçbir zaman koparmamışlardır. Teknolojinin de verdiği imkanlarla, milyonlarca Afganistanlı, ülkelerindeki sevdikleriyle sıkı temas içindedirler. Aynı zamanda kayıt dışı bankacılık sistemi olan “havaleciler” vasıtasıyla memleketlerine para göndermektedirler.

Zihinleri dünyanın bütünüyle anlık olarak senkronize olacak şekilde yaşayan bir toplumun Taliban’ın sağlamaya çalıştığı halkı kontrol etme planını bozucu tesiri vardır. Gözü açık insanları uzun süre belli bazı kalıplar içinde hapsetmek Taliban için zor olacaktır.

Dinî telakki bakımından Taliban’a mesafeli yaklaşan Afganistan halkının seve seve itaatkâr davrandıklarını varsaymak yanlış olacaktır. Açığa vurulmasa da, toplumsal kazan alttan alttan kaynamaktadır.

Taliban saflarında savaşan herkesi de Taliban ideolojisine sıkı sıkı bağlı bulunan neferler telakki etmek doğru değildir. Öğretmen maaşları 125 dolar civarında olduğu zamanlarda, Taliban bünyesine katılan savaşçılara 200 dolar civarında aylık bağlamaktaydı. İşsizliğin had safhalarda olduğu kırsal kesimlerden ‘yüksek maaş alma’ saikiyle Taliban’a iştirak edenler azımsanmayacak seviyelerdedir. Yani, aidiyet hissinden ziyade, geçim mecburiyetinden dolayı Taliban’a katılanlar çoktur. Taliban gerekli finansmanı temin edemediği takdirde, silah altına tutacak adam bulmakta zorlanacaktır.

Taliban’ın Afganistan’ın birçok yerinde hızlı şekilde ilerlemesinin kendi içinde paradoks teşkil eden iki sosyolojik sebebi var:

Birincisi, Taliban 1996 yılında idareyi eline aldığında, Afganistan’da hükümferma kılmak istediği düzeni son derece keskin, sert ve kanlı şekilde uygulamaya geçirmişti. Bu ise, toplumsal hafızada Taliban’dan “korkma” faktörünü her zaman diri tutmuştur.

İkincisi, Taliban’ın savunduğu değerlere samimiyetle bağlı olan Taliban içindeki şuurlu karar vericilerin rüşvet, soygun, haraç gibi haksız kazanç yollarına tevessül etmediklerine halk şahit olmuştur. Şöyle ki; Taliban yetkililerinin karşılaştıkları her türlü meseleyi (adam kayırmadan, eğip bükmeden) belli hukuki prensiplere göre çözdüklerini halk müşahede etmiştir. Bu ise halkın rüşvetçilik ve yolsuzlukların had safhada olduğu Batı destekli Afganistan devlet mensuplarından daha çok Taliban komutanlarına itibar etmesini sağlamıştır.

Taliban’ın zaman içinde kazandığı bu “korkutuculuk” ve “muteberlik” unsurlarının birleşerek paradoksal olarak Taliban’a bir nevi karizma, prestij ve nüfuz kazandırdığı gerçeği, fırsatçıların gözünden kaçmamıştır. “Taliban’ım,” demenin insanlarda bir korku ve saygı telkin ettiğini görenler, Taliban hareketine dahil olup hem Taliban’ın sağladığı imkanları sonuna kadar kullanmış, hem de Talibanlık kimliğine dayanarak halk aleyhine kendi sahalarını genişletmekten geriye durmamışlardır.

Netice olarak, Taliban’ın yükselip yayılmasına sebep olan da, içten içe çürümesine yol açan da bu “korkutuculuk” ve “muteberlik” paradoksu olmuştur.

Afganistan’ın geleceğinin şekillenmesinde, toplumsal dinamikler de en az dış mihraklar kadar tayin edici olacaktır.


Diğer muhtevâ:

Dâvâ Ehline Sesleniyorum
Zincirleri Kırmak
Seyyid Ahmet Arvasî Üzerine
Arapların Talihsizliği
Rüya Gören Dilsiz
—-

Serâzât.com’da; yayınlanan içeriklerin fikrî hakları ilgili yazarlara veya şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.