Toplum

Kanaat Önderi ve Üniversite

Dünyanın önde gelen ve en çok okunup takip edilen mütefekkirleri, istikbalin tek başına “Üniversite Adam” olan kişilerin çağı olacağını ifade etmekteler.

İçinde yaşadığımız çağ, dünyadaki bütün insanlara doğrudan ulaşabilme fırsatı ortaya koymakta.

Geleneksel “sınıflarda eğitim”, belli sahada diploma sahibi olup, elde ettiği mesleği icra ederek hayatını idame ettirecek kişiler için mevcut fonksiyonunu idame ettirebilir. Ancak kitleleri sürükleme misyonunu omuzlayacak vasat üstü kişilerin yolu üniversiteden geçmek zorunda kalmayacaktır.

Halihazırda başlamış olan ve her geçen gün daha da perçinlenen temayüllere de bakılırsa; fikir ve eğitimde “kanaat önderliği” yapacak yeni bir tabaka ortaya çıkmakta.

Vicdanlar, hayatlar ve toplumsal dinamiklerin bu yeni insanlar tarafından yönlendirilecek olması, doğmakta olan yeni dönemin en çarpıcı hususiyeti olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mevzubahis yeni sosyal grupta yer alacak “kanaat önderi” kişilerde aranan başlıca özellik, sahalarında kendilerini gerçekten fevkalade yetiştirmiş olmalarıdır.

Atama, terfi veya imtihanlar silsilesini geçerek bu zümreye dahil olmak mümkün değildir. Zira kimlerin orada yer alacağına doğrudan milyonlar karar verecektir. Onun için, samimiyet ve kalite tayin edici kıstaslar olacaktır.

Video kanallarını milyonların takip ettiği, pek çok lisana tercüme edilen kitaplarının yüzbinler sattığı kişilerdir bunlar. Dünyayı bir derslik, modern mecraları okul sırası gibi kullanırlar.

İlmin asaletini kılcal damarlarına kadar sindirmişlerdir. Tarih şuuru bu kişiler için zihinlerinin arka odasında sürekli yanan bir kandildir. Kim olduklarını iyi bilirler, ne yaptıklarını da…

Fikrî bakımdan toplumun önünde yer almak isteyenlerin, ömürlerini üniversitelerin formalizm kıskacında hebâ edip etmemeleri üzerinde ciddi şekilde kafa yormaları gerekir. Yıllanmış eğitim materyalleri, bürokrasinin hatta siyasetin esiri haline gelmiş rektörler, öğretme heyecanını kaybetmiş ve amfileri birer ego tatmin merkezi haline dönüştürmüş rütbeliler ve bu fırsatlar dünyasında kendisine yer bulmaya çalışan remoralar bu kıskacı gitgide daraltan unsurlardan sadece birkaçı.

Günümüzde; çalıştıkları üniversitelere arada bir uğrayan, âdet yerini bulsun diye isimlerinin başına bir akademik unvan ekleyen ve hatta akademik makamlarını tamamen terk eden hatırı sayılır kişiler mevcut.

Bilimden ziyade düzenli geçim kaynağı temin etme niyeti veya akademik unvan elde etme saikiyle bir “üniversiteye kapak atma” derdinde olanlara siz de rastlamışsınızdır.

Güzide üniversitelerimizin kadrolarını bu gibi insanlar doldurduğunda ne olacak?

Yoksa zaten olan oldu mu?

Onlarca üniversitemizdeki yüzlerce sosyal bilimciden yüzde kaçı ürettikleri fikirlerle toplumsal hareketlere yön verebilmekteler?

Eğitim zincirinin son halkalarına gelmiş aydınlarımızın kaçı kendi yaşadığı toplumun aksayan taraflarını dürüst bir şekilde tespit edip doğru çözüm önerileri sunabilecek kadar cesur?

Biz işin fikir ve eğitim tarafını ele aldık. Yeni çağ safsata peşinde koşacakları da nasipsiz bırakmayacaktır. Elbette çeşitli saçmalıklar arayanlar “kaliteli” şekilde saçmalık arz edenlere koşacaklardır.

Üniversite sistemi içinde olan biri olarak müşahede ve endişelerimi dile getirmek istedim. Bilmem katılır mısınız?

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Ahmet Selman YILDIRIM

Uluslararası İlişkiler. Edebiyat. Tarih. Seyyah. Yazar. Okur. Abi. Îşân.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu