
On ikinci asırda yaşamış Şota Rustavili. Çok iyi Farsça bilirmiş. Tasavvuf âlimlerinin eserlerini yakından tetkik etmiş. Şiirlerindeki Müslüman şairlerin tesiri güneş misali göz kamaştırmaktadır.
Gürcücedeki 25 binin üzerindeki kelimenin kökeni başta Türkçe, Arapça ve Farsça olmak üzere başka lisanlara dayanıyor.
Bu kelimeler günlük hayatta çok kullanıldığından, bölge lisanlarını bilen dikkatli bir polyglot, Gürcüler içinde birkaç ay yaşarsa konuşulanları tahmin edecek duruma gelir.
Farsça kaleme aldığı şiirler derli toplu bir kitap halinde günümüze ulaşmamış.
Şair değil, son derece kabiliyetli bir mütercim olduğunu ve şiirlerinin ekseriyetle Farsça’dan alındığını ifade eden ciddi çalışmalar mevcut.1
Yiten Zamanlar
Yolların sabırlı kaldırım taşları
Ayaklarıma dolanan unutkanlığım belki
Lakin bana yıldızlar kadar uzak
Nerelerde aramadım ki sihirli dokunuşları
Issızlık insansızlık kadar
Zulamda yiten zamanlar
Lugatımda eksilen mânâlar
Islık çalarak dolaştığım sokaklar
Göğe asılan umutlar
Ilıman bir iklim sarar içimi
Mıknatıslar bir şeyleri bana çeker.
Şota Rustavili
Şota’nın dünyaya geldiği topraklar insanı şair olmaya itecek mahiyettedir. Pek çok kez seyahat etme fırsatım oldu o beldelere. Gökyüzüne çizik atmaya kalkan dağlar, saklambaç oynayan bulutlar, çocuklar gibi cıvıl cıvıl oynaşan derelerle doludur. Ne ressam çiçekleri ne de musikişinas kuşları eksik olur o vâdilerin.
Ahıska Türklerinin yaşadığı bugünkü güney Gürcistan’da dünyaya gelmiş Rustavili. Geçiş güzergâhlarının üstünde yer alan o yüksek rakımlı coğrafyanın tam olarak hangi noktasında olduğu belli değil doğum yerinin. Türkler, Gürcüler, Ermeniler, Yahudiler ve daha kim bilir hangi halklar yaşayagelmiş o civarlarda.
Şiirlerinin Türkçe, İngilizce, Farsça ve Rusça tercümelerinden edindiğim intiba o ki, Farsça dışında Türkçe ve Arapça da biliyordu Şota Rustavili. Fakat kesin bir iddiada bulunmak zor. Bütün bu lisanların yanında Gürcüceye de ileri seviyede vâkıf olmak icap ediyor.
Bir tarafında Acem gölü, diğer yanlarından Arap ve Türk denizleri ile çevrilmiş olan dar bir toprak parçası üzerinde yaşayan ve nüfusleri bugün bile beş milyon olmayan Gürcülerin kendi alfabelerini muhafaza edip lisanlarına sahip çıkmış olmaları bizim suratımıza bir tokat misali çarpmalıdır. İslam harflerinden çok daha zor olan alfabelerini terk etmemişlerdir. Lisanlarından Türkçe, Farsça ve Arapça kelimeleri söküp atma çılgınlığına girişmemişlerdir.
“Ne var ki, Kaplan Postlu Adam’ın Türkçede başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir dersem, fazla abartmış olmam,” Parna-Beka Çiladze.
Ah Çiladze ah! Saçımı başımı yolasım var! Ne olur deşme benim yaramı!
Kimlerdendi veya hangi halklardan ilham aldı kati şekilde söylemek mümkün değil. Kim bilir ne zaman yazıya geçirildi şiirleri! Matbaanın İstanbul’a getirilmesinden takriben yedi asır önce yaşamış neticede. Şiirlerine neler karıştırıldı veya hangi kısımları zamanla unutuldu bilmek zor.
Şota Rustavili Gürcülerin milli şairi kabul ediliyor artık. Dünyanın birçok ülkesindeki park ve sokağa ismi verilmiş. Kaplan Postlu Adam en mühim eserlerindendir. Kabri Kudüs’tedir.
Issız bir sokak mıydı vatan!
Hasedin bakışları mıydı sırtıma saplanan!
Neyim varsa dünden kalan,
İçimde bir zerrede sakınan,
Dışarıda bin kapan,
Katığımıza ağu katan,
Yalan… Yalan… yalan…
Umudun kanatlarına saldıran…
Ah bilen bilir bizi!
Toprağa nasıl hayat verdiğimizi,
Gümüşsuların ömrümüzü nasıl taşıdığını,
Binyılları nasıl yürüdüğümüzü,
Zamanın içinde nasıl gün gün öldüğümüzü…
Ah yüce dağların sessizliği!
Ah ah sessizliğim!
Acılarım…
Kederlerim…
Hüzünlerim…
Ah kırgınlığım…
Ah yalnızlığım…
Hey bütün zamanların şairleri,
Görev başına:
Bir halk yürüyor:
Düşün ardına…
Şota Rustaveli
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
- Örnek: Kurzweil Felix Germanovich’in çalışması. (Курцвайль Феликс Германович) ↩︎