Safahat
Genç yönetmen Neill Blomkamp, Alive in Joburg (2005) isimli kısa filmiyle, Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit üçlemeleri ile King Kong gibi filmlerle beyaz perdede çığır açan sinema dehası Peter Jackson’ın radarına girmiştir. Peter Jackson yapımcılığı üstlenerek, bu kısa filmin uzun metraj olarak perdeye aktarılmasını finanse etmiştir. Ülkemizde “Yasak Bölge 9” olarak adlandırılan film, öncesinde çeşitli kısa film, reklam ve müzik klibi çeken yönetmen Neill Blomkamp’ın ilk uzun metrajlı filmidir.
Muhteşem görüntüleri, belgesel tarzı çekimleriyle meydana getirdiği gerçeklik hissiyatı ve dikkatleri celbeden reklamları ile enteresan pazarlama kampanyası, bu filmin bilim kurgu camiasında kontrol edilemeyen bir ateş gibi yayılmasını sağladı.
Oyuncuların çoğunun da ilk uzun metraj film tecrübelerini yaşadıkları bir film olması, bu filmi enteresan kılan sebeplerden.
Muhteva
1982 yılında, açlıkla boğuşan uzaylılarla dolu bir uzay gemisi, Güney Afrika’nın Johannesburg şehrinin tepesine mevzileniyor. Ana gemilerinin yakıt kaybetmesi ve görünüşe göre hayati bir parça olan bu yakıt maddesinin tükenmesi sebebiyle gezegenimizde mahsur kalıyorlar.
Bu uzaylılar, görünüşleri sebebiyle ‘karides’ ismiyle kabul görüyorlar ve umumiyetle ilkel bir zekâ seviyesine sahip gibiler. Kendilerine has lisanları var. Bu lisan Afrika yerlilerinin seslerinden esinlenerek türetilmiş manidar bir lisan.
Hayatta kalmaları için insanlara muhtaçlar. Neticede, şehrin içine, uzay gemisinin havada mevzilendiği yerin hemen altında kurulan devasa bir mülteci kampına yerleştiriliyorlar.
Ana gemiden pislikle kaplı ve umutsuz bir halde indirilen ve kısa sürede “mülteci” olarak Johannesburg’da hususi şekilde ayrılmış bir araziye yerleştirilen karidesler, neticede kıtlık, tiksinti, cinayet, şiddet ve hızlı nüfus artışıyla dolu tam teşekküllü bir gecekondu mahallesine dönüşüyor.
Bu uzaylıların mevcudiyetinden muhtelif sebeplerle bıkan halkın başlattığı isyanlar devlet tarafından önlenemez hale geliyor. 2010 yılında hükümet, gerginliği azaltmak için, beynelmilel bir birlik olan MNU yardımıyla, kampı Johannesburg’dan 200 km uzaklıktaki yeni bir kampa taşımaya karar veriyor.
MNU’nun başındaki adamın damadı olan ve MNU da alelade bir memur olan Wikus Van De Merwe, 9. Bölge olarak isimlendirilen mülteci kampındaki tahliye operasyonuna öncülük etmekle görevlendiriliyor.
Bu operasyon esnasında ‘karides’e dönüştürmeye başlayan gizemli bir maddeye maruz kalan Wikus’un tekrar insana dönme çabası ile bir karides olan Christopher’ın aynı gizemli maddeyi tedarik edip uzay gemisini tekrar aktif hale getirme macerasını seyrediyoruz.
Tahlil
Filmin, uzaylıların inişini ve Wikus’un hikayesinin başlangıcını belgesel tarzında sunma şekli çok doğru bir karar. Mükemmel bir gerçekçilik katmış.
Filmin zayıf noktaları ise senaryodaki aceleciliği ve bunun neticesinde oluşan detaylardaki eksiklikler. Karakterlere tam manasıyla hayat verilememiş. Başrolümüzün işleri rastgele hallolan bir aptal mı yoksa içinde gizli kahramanlığı sonradan açığa çıkan bir karakter mi olduğu tam anlaşılamıyor. Başrolün kayınpederi, başta onu kayırıyor gibi görünse de acaba ondan kurtulmaya mı çalışıyor anlayamıyoruz. Daha birçok karakter için bu dilemmaları artırabiliriz.
Filmin bu vasat senaryosu; muhteşem CGI kullanımı, harika belgesel tarzı ve çok iyi aksiyon sahneleri altında maskeleniyor.
Beceriksiz ve kusurlu karakterleri ve çoğu klişeden uzak hikayesiyle ve işleniş şekli sebebiyle alışılagelmişin dışında bir bilim kurgu filmi. Buradaki uzaylılar dünyayı yok edenler veyahut son derece zeki varlıklar değil; bunun yerine iğrenç görünüşlü cahil uzaylılar. Başrolümüz ise iri, kaslı bir adam yerine saf ve sıradan bir memur.
Filmin gerçek kahramanının yıllardır ana gemiye uçmayı planlayan ve halkını kurtarmak için kendi halkını eve geri götürebileceğine inanan karides Christopher Johnson olduğu söylenebilir. Çünkü, Wikus sadece iyileşmek isterken, Christopher hem halkını kurtarıp hem de onları açıkça istenmedikleri yerden uzaklaştırarak tüm dengeleri yerli yerine oturtmak istiyor.
Sembolizm
Güçlülerin; ismi ister MNU olsun ister hükümet olsun fark etmez;
Silah ticaretinden kâr elde etmek adına başkalarının hayatlarını nasıl hiçe saydıklarını,
Sahte gülücükler eşliğinde, ehemmiyetsiz ihlaller sebebiyle, mülteci veya uzaylı fark etmez, yabancıları muhakemesiz bir şekilde katletmelerini,
Muhaliflerini canavar olarak göstermek için medyayı nasıl kullandıklarını görüyoruz.
Film, açık bir şekilde Johannesburg ve Afrika’nın karanlık tarihine dair bir bilimkurgu çarpıtması…
Bariz bir göç sembolizmi sunan film, çok daha gerçek zulümlere ve insanlık dışı hadiselere göndermeler içeriyor.
Okuyucuya Not
“O kadar milyar milyar yıldızların içinde bir tek bu Dünyâda hayât var. Cenâb-ı Hak öyle yaratmış. Başka hiçbir yerde hayât olamaz. Eğer olsaydı Cenâb-ı Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” oraya gitmesi ve İslâmiyyet’i bildirmesi, tebliğ etmesi lâzım olurdu”
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
Uzaylıların indiği yer Johannesburg olarak seçilmiş: Modern tarihte ırkçılığın en bariz şekilde yaşandığı ve katı ayrımcılık rejiminin (aparthied) yaşandığı yer orası… Beyazlar ve zenciler arasında ırkçılığın en ileri şekillerinden birinin yaşandığı yer Güney Afrika.
Bu filmde, “Tenimizin rengi beyaz veya siyah da olsa hepimiz biriz, hepimiz insanız. Birbirimizin ötekisi değiliz. Asıl öteki insan olmayan (farazî de olsa) uzaylılardır,” demek istenmiş.
Wikus uzaylıya dönüşüyor. Ancak onlardan birine dönüştüğünde onları anlamaya başlıyor ve gemilerini tamir edip kendi gezegenlerine gitmelerine yardımcı oluyor. İlk başlarda her ne kadar tekrar insana dönüşme umuduyla onlara yardım etse de, ilerleyen safhalarda onlar için ölümüne çarpışıyor. Burada, “Ancak “öteki” olanların içine girip hedef ve kaygılarını anlarsan onlara yardımcı olursun,” mesajı verilmek istenmiş.
Wikus uzaylılardan biri olup onlara yardım ettikten sonra, metalden bir çiçek yapıp eski karısının kapsına bırakıyor. Bu da onun kalbinde hâlâ bir insana aşk besleyebildiğini gösteriyor. Bir yandan uzaylıların liderinin çocuğuna kavuşmasına ve uzay gemisini gezegenlerine/evlerine dönmelerine yardım ediyor, diğer yandan ise eski karısına metal çiçek bırakıyor. Bu da onun her iki tarafı anlayabilecek duruma geldiğini gösteriyor.
Diğer ırkları anlamamız için onların içine girmek, bir parça onlardan olmak gerektiğini ifade etmiş. Zaten “öteki” olanların içine girmeyen ve onlardan bir parça olmayanlar ayrımcılığı elinden bırakmıyor ve ötekileri “mülteci kampına” sürmekten başka bir şey düşünmüyor. Ki bir zamanlar insan olan Wikus dışında uzaylıların tecrit edilmelerine karşı çıkan da yok.
Irkçılık aleyhinde ve ırkçılığa karşı gibi tasarlanan, bir başka ifade ile seyircileri ırk ve öteki konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen film bu konuda başarılı olmuş mu? Belgesel tekniği ile çekim yapılmış olması da seyirciyi hadisenin içine dahil etme, empati kurmasını sağlama ve hadiseleri içeriden hissetmesini temin etmek hedefi güdülmüş.
Film önemli bir konuyu işlemeyi hedeflemiş. Fakat eksik kalmış. Tam manasıyla mevzuyu kucaklayamamış. İnsanın kafasında cevaplardan çok soru işaretleri bırakıyor. Düşünmeye zorluyor. Wikus’un kayın pederinin ahlaki bakımdan zayıf bir karaktere sahip olması, “beyaz” olması ve duyguları alınmış acımasız bir karakter olması neden tercih edilmiş mesela? Uzaylılara karşı savaşan askerin tipik bir Amerikan askerini andırması da yersiz. Gerçi o olmasa aksiyon olmayacaktı filmde. Sırf aksiyon olsun diye filmi konusundan saptırmak ve gereksiz savaş sahnelerine boğmak hiç doğru olmamış.
Uzaylıların insanlara karşı niyetlerinin tam olarak belli olmayışı bir nebze anlaşılabilir. Çünkü uzaylılar sadece insan ırkı için “öteki” rolünü yerine getirsin diye yerleştirilmiş filme.
Yeni Zelanda, ABD ve Güney Afrika’nın ortak projesi Yasak Bölge 9. Acaba “ırkçılık” sebebiyle duyulan vicdan azabını hafifletme girişimi mi? Yoksa dikkatleri başka tarafa çekmek mi?
Bütünü itibariyle bakıldığında, seyredilmesi gereken bir film. Düşündüren bir eser…
Tahlilimi okuyucuyu yormamak adına eksik bırakmıştım. Bu muhteşem yorumunuzla noksan tamamlanmış oldu.
Film eleßtirileriniz izlemeden mi, izledikten sonra mi okunacak ?? Bence basina 1 cümle yazilmali
Tek atışlık ve sürprizli filmlerde ikazlarımızı yazıyoruz. Seyredip okumak veya seyretmeden okumak okurun tercihine kalmış. Seyretmişse bile bazen okuduktan sonra da seyretme isteği hasıl olabiliyor.
Filme tekrar izledim.ilk ciktinda beğenmemiştim. Onca film varken neden bu film dedim kendi kendime ama yaşı ve yorumlarla oturdu. Teşekkürler
Dün gece başladım sonunu getiremedim gerdi biraz İran film tavsiyesi en iyisiydi
Gerdi fikrine katılmıyorulm. Ama anlamliydi. O kadar makine Savaş sahnesi olmasa iyiymis. Bütün gün kafamdan cikmamisti iranli film hala bazen gidiyorum o filme
Bu akşam için de bir tavsiye listesi olsa serazatta
Şöyle bir şey yapabiliriz. Tahlil edilecek filmleri önceden serazatta tavsiye olarak girip, seyretmek isteyenler oradan seyredebilirler.