Toplum

Erkeklik mi kaldı?

Dün bir arkadaşıma şakayla takıldım:
“Biz de erkek miyiz artık?” dedim.
O da tereddütsüz cevap verdi:
“Valla, evin erkeği ben değilim, onu biliyorum.”

Bir zamanlar “evin erkeği” olmak, evin direği olmaktı. Sabah akşam demeden çalışıp çabalayan baba, ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için elinden geleni yapardı. Ama sadece bununla kalmazdı; hanımından ve çocuklarından kusursuz bir saygı görür, evdeki huzurun garantisi olurdu.

Benim çocukluğumda annemle babamın kavga ettiğini hiç hatırlamam. Koca, hanımını kırmaktan kaçınır, onun kıymetini bilirdi. Kadın ise eşine karşı saygıda kusur etmezdi. Bu bir dengeydi, bir uyumdu.

Bugün ise işler tamamen değişmiş durumda. Geçen gün Instagram’da bir video izledim. Bir genç, büyüğüne danışıyordu:
“Abi, evlenmeyi düşünüyorum, ne tavsiye edersin?”
Abisi cevap verdi:
“Özür dile. Sebepsiz yere benden özür dile.”
Genç şaşırarak sordu:
“Abi, niye özür dilemem gerekiyor ki şimdi?”
Abisi şöyle dedi:
“Madem evlenmeyi düşünüyorsun, sebepsiz özür dilemeye alışsan iyi olur.”

Bu sözler gülüp geçilecek türden değil aslında. Aile mefhumunun, evliliğin, karı-koca ilişkisinin geldiği nokta düşündürücü. Şimdi, ilişkilerde kim erkek, kim kadın, kim aileyi ayakta tutan direk?

Diz çökerek evlenme teklif eden erkeklerin birçoğunun, birkaç yıl içinde eşine şiddet uyguladığını görüyoruz. Kadın cinayetlerinin, her gün haberlerde yer bulan trajedilerin kaç tanesi “romantik” başlayan ilişkilerle son buluyor?

Kadınlar artık aile geçindirme yükünün altına girdi. Erkeklerin yükü daha da arttı. Ama buna rağmen evlerde ne bereket var, ne huzur. Geleneksel roller değiştikçe, evliliklerde denge kayboldu. Evi çekip çeviren, eşinin yolunu gözleyen kadınlar, yerini hem iş hem ev arasında yorulmuş, agresif kadınlara bıraktı. Erkekler ise hakimiyetlerini yitirdi.

Tabiri caizse, bu evin direksiyonu yok. Sürekli yalpalayan bir araba gibi, evlilikler yönünü kaybetmiş durumda. Gerginlikler, kavgalar, tatminsizlik… Erkek ne kadar özür dilese de eşini memnun edemiyor.

Oysa erkeklik, kabadayılık taslamak değil. Erkeklik, akşam eve gelirken iki ekmek, yoğurt, mandalina alıp gelmek. Evinin sorumluluğunu üstlenmek. Kadınlık ise çocuklarına analık etmek. Sabah gün doğmadan çocuklarını başkalarına teslim edip, akşama kadar hayrı olmayan işler peşinde koşmak, analık değil.

Ne kadın, ne erkek, ne de çocuklar bu düzen içinde mutlu. Dünya bir uçurumun eşiğinde, evliliklerse çoktan o uçuruma yuvarlanmış.

Keşke bir umut olsa. Keşke eski huzuru tekrar bulabilsek. Ama görünen o ki, erkeklik de, kadınlık da, aile olmanın o anlamlı özü de çoktan kaybolmuş durumda.

“Allah sonumuzu hayretsin” demek, her zamanki gibi en güzel duâ gerçekten.

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Hakkı ARSLAN

Gazeteci. Yazar. Düşünür. Ressam. Dijital Sanat Erbabı. Eğitimci. Müteşebbis.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu