
Bir Varmış… Bir yokmuş… Varlığın sırrı da işte buradaymış….
Bir Hayâl varmış. Hayâl’in bir de kardeşi; Gerçek. Masal bu ya, bu iki kardeş Hayâl ve Gerçek bir gün bir çöle düşmüşler. Yürümüşler, yürümüşler, az gitmiş uz gitmişler. Kum tepelerinden başka bir şey görmemişler. Susuzluk ve açlıktan neredeyse öleceklermiş ki Gerçek sızlanarak:
“Ah be Hayâl, sana dememiş miydim? O tepenin ardında gazal mazal yok.”
İkisi de güzel gözlü geyik yavrusu gazâli aramak için düşmüşmüş yola. Hani şu çölde yol gösterdiği söylenen efsanevi ceylan.
Hayal kardeşine gülerek bakmış ve ileride bir kum tepesini işaret ederek:
“Bak Gerçek görüyor musun şuradaki cennet gibi vahayı.” Hayâl’in gözleri parlıyormuş.
Cılız bir dal. Bir kaç parça kaya ve kumdan başka hiç bir şey görememiş Gerçek. Hayâl’in gözlerine bir daha bakmış.
“Vaha maha yok benim hayalperest kardeşim. Hani nerede?”
“Gözlerimin içine bak” diyip Gerçek’in gözlerine mıhlamış gözlerini.
“Ama bu bir hayâlden başka bir şey değil. Gözlerin karın doyurmaz. Susuzluğumuza çâre olmaz.”
Hayâl: “Gözlerimdeki hayâl değil. Gerçeğin ta kendisi.”
Tek kaşını kaldıran Gerçek bir adım daha yaklaşıp Hayâl’in gözünün bebeğine bakmış. Orada serin bir vaha, palmiyeler, durgun sudan içen narin bir gazâl. Hepsi o kahve yuvarlağın içinde. Suyun sesini, gazâlin nefesini hissetmiş bir an. Hayâl, Gerçeği kollarından tutmuş. İki kardeş göz göze burun buruna. Gerçek:
“Bu bir serâb Hayâl. Gerçeği değiştirmez. Burada öleceğiz.”
Gene de dayanamayıp merakından sürmeli gözlü gazâli seyre dalmış. Bir an kafasını kaldırıp dile gelmiş bu ceylan:
“Hayâl’in bir sebebi, gerçeğin bir sebebi var. Uzun yoldan gelen yolcu, bir adım daha atma öleceksin.”
Gerçek ne diyeceğini bilemez. Kaskatı kesilir. Hayâl kardeşine ne olduğunu anlayamaz. Kollarından sarsar. Sonunda kendine gelen Gerçek:
“Sen haklıymışsın Hayâl. Ben gerçeği henüz görmedim. Gerçek bir adım ötemizde. Ve her ân peşimizde.”
Bir anda, olmayan olur ya, bir gök gürlemiş. Otuz senede bir yağan yağmur Hayâl ile Gerçeğin üzerine bardaktan boşalırcasına inmiş. Ne Hayâl, ne de Gerçek olduğu yerden kıpırdamış. Gökten inen sudan içmişler. Gerçek, Hayâlin gözlerinde hakikati görmüş. Tekrar baktığında Gazâl ona:
“Hayâl’e söyle şimdi beni serbest bıraksın. Uçsuz bucaksız çölde yardımımı bekleyen başkaları da var.”

——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.