DenemeKitapPsikoloji

Kederle Başa Çıkmak

‘’Kederle Başa Çıkmak’’ psikoloji alanında yazılmış bir eser. Yakınlarını kaybetmiş insanların hikayelerini konu alıyor. Yazarı bir psikolog. Kitap, ölümü her açıdan ele alıyor:
-Hayat arkadaşı öldüğünde
-Bir ebeveyn öldüğünde
-Bir kardeş öldüğünde
-Bir evlat öldüğünde
-Kendi ölümünle yüzleşmek.

Bu kitabı okumak benim için epey zordu. Okuma cesaretini herkes gösteremeyebilir çünkü okurken, kitaba konu olan kişilerin kederlerini de hissettiriyor. Bir insanın hayatta pek çok kimliği oluyor. Bir baba aynı zamanda bir hayat arkadaşı, bir evlat, bir kardeş, bir arkadaş, bir dost ve nihayetinde kendi kimliğinde kendi ölümüyle yüzleşen kişi. Aynı ismin herkes için farklı birer ifadesi… Ölüme bu açılardan bakmak empati kurma kabiliyetimi epey arttırdı.

Dil, din, ırk ve cinsiyet ayırmadan ölümle yüzleşmek herkes için oldukça zorlayıcı. Kitaptaki her karakter beni ayrı ayrı etkilemekle beraber beni en çok etkileyen kısım kendi ölümüyle yüzleşen insanların hikayeleri oldu. Hepsi de ileri seviye kanser hastaları. Şunu düşündüm ben ileri seviye bir kanser hastası olsaydım, psikoterapiye gitmekle uğraşır mıydım? Muhtemelen imtihana çalışmayı son güne bırakmış bir talebe gibi harıl harıl ibadet etmekle meşgul olurdum. Ölüm her an gelebilir.

Ölüm sadece kanser hastalarına mı her an gelebilir? Düşünülesi….

Duvara bakıp bunun üzerine kafa yorarken duvardaki kalem izlerine gözüm takıldı. 2 yıl önce ev sahibi bizi evden çıkarmak istemişti. Biz de bir ev bulmuştuk 2-3 hafta içinde taşınacaktık. O esnada da küçük oğlum duvarları karalamakla meşguldü. Ona engel olmak, çok sevdiğim bu evden ayrılacak olmanın da hüznüyle birleşince bana çok zor gelmişti. “Nasıl olsa taşınacağız ve taşınırken bu evi illa boyatacağız’’ diyerek engel olmamıştım. Sonra ev sahibi bizi çıkarmaktan vazgeçti ve biz o kirli duvarlarla kaldık. Böyle düşününce ölmek üzere olan hastaların psikoterapi ihtiyacını anlayabildim. Nitekim o hastalardan biri iyileşti ve şu an hala hayattaymış. Psikoterapi almaları, arta kalan ömürlerine verdikleri değeri gösteriyor.

Ben kederi, gözyaşıyla dolu bir havuz olarak düşünmüştüm. ‘’Ağlaya ağlaya bitiririm ben bu havuzu.’’ Aslında bu düşünce bile kederle yüzleşmekten kaçtığımın bir göstergesiymiş. Keder koca bir okyanusmuş. Bazen battığımı hissediyorum. Tamamen boğulmamak için okyanusun üzerinde durabileceğim tahtalar bulmaya çalışıyorum.  Benim 1. tahtam inancım ve gereklilikleri, 2. tahtam önce çekirdek sonra geniş ailem, 3. tahtam dostlarım arkadaşlarım, 4. tahtam yazmak, 5. tahtamsa kitaplarım ve hobilerim.

Benim müşahedemse 1. tahta yoksa diğer tahtalar çok da bir işe yaramıyor. Kitapta da bu kısma değiniyor. En inançsız insanın bile keder sürecinde kendine tutunacak bir inanç araması.

Tahtaların üzerinde birer birer ilerledikçe -ama küçük ama büyük- bir adaya ulaşılıyor. Ama ada işte, ne kadar büyük de olsa etrafı okyanusla çevrili!

Kederle başa çıkmak… Kederle başa çıkmak bence çok da mümkün değil. Bu isim bile bir kaçış. Keder başa çıkılacak bir şey değil. Ölümle birlikte davetsizce geliyor, çörekleniyor. Sen onu kabul edeceksin. Mecbursun. Kederi kabul edip onunla birlikte yaşamayı öğrenmen gerekiyor. Volkanik bir dağın tepesine duvar örüp kapatsan da o dağın patlamasını önleyemezsin. O dağ illa patlayacak. Sen de dağılacaksın. Dağılmayı, dağıldığını kabul etmen lazım. Volkan hiç sönmeyecek. Ama sen usul usul parçalarını toparlayıp, o dağın eteğinde kendini bir arada tutmaya çalışacaksın. Belki defalarca dağılacaksın. Hem de kaç defa olduğunu bilmeden. Dağınık bırakmak da bir tercih. Ama giden gitti. Bundan sonrası senin ömründen gidiyor.

Okyanus… Yanardağlar… Adalar… Burası Japonya mı ya? Hayır hayır burası kesinlikle Japonya değil. Ama belki bu süreçte, onca felaketlere rağmen hayatın Japonya’da defalarca toparlanıp devam ettiğini düşünmek faydalı olabilir. Kim bilir?

Biz müslümanlar için ise durum çok daha farklı. Müslüman olmak her anlamda olduğu gibi bu açıdan da büyük nimet. Dinimiz bize ölümün nefes kadar yakın olduğunu söyler. Biz ölmüşlerimizi hayırlarla dualarla anarız. Hatm-i şerifler, Yasin-i şerifler, tesbihler, sadakalar… Onların hayrı için yaptığımız her şeyin nurdan tabaklarla onlara ulaştırıldığını biliriz. Bu şuur aramızdaki bağın kopmadığını, farklı bir şekilde devam ettiğini gösterir. Büyük bir tesellidir. İsyan etmeyiz. Sabrederiz. Sabır da bizim için ayrıca bir kazançtır. Ölüm bir son değil bir başlangıçtır. Sonsuzluğa ulaşabilmek için geçilmesi gereken bir kapıdır. Müslümanca yaşayıp ölen içinse bir odadan başka bir odaya geçmek kadar kolaydır. Bizim dinimizde esas olan öldükten sonraki hayattır. Dünya sürülecek bir tarladır heybesini dolduran kazanır. Bütün bunları biliyor olmak bizi okyanusta boğulmaktan korur.

Yine de ölüm acı verici. İnsanı nihai sonla yüzleştiriyor. Son nefeste başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. Korku ve ümitle her an son nefesimize yaklaşıyoruz. Allahü teâlâ hepimize hayırlı, uzun ömürler ve iman selameti versin.


Kitabın Orijinal Adı: Grief Works: Stories of Life, Death and Surviving
Türkçe Adı: Kederle Başa Çıkmak: Yaşam, Ölüm ve Hayatta Kalma Hikâyeleri
Yazarı: Julia Samuel

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Nukte UYSAL

Diş Tabibi. Edebiyat Talebesi. Modern Nakış Sanatçısı. Okur. Anne.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu