“Babaaa, anneee kurtarın beniiii!..” şeklinde feryatlar yükseliyor etrafımızdan.
Bu feryat edenler bizim canlarımız, ciğer parelerimiz, geleceğimizin teminatı çocuklarımız. Peki, bu çocuklar, nelerden kurtulmak için feryat ediyorlar.
Bakalım feryatlara:
−Ben 9 yaşındayım, bilgisayardaki oyunlardan vakit bulduğum sürece arkadaşlarımla oyun oynamaya bayılırım. Hele bizim meşhur oyunumuz, “Zillere Basıp Kaçma” var ya çok zevkli. Bir de evde artan pastel boyalarımızı bir araya toplayıp apartman dışı ve merdiven duvarlarını boyamak… Müthiş zevkli oluyor inanın.
− Ben 13 yaşında bir öğrenciyim, günde en az 400-500 telefon mesajı yazıyoum. Artık parmaklarımda derman kalmadı. Tam konuşmayı da unuttum derken imdadıma ödenmemiş internet ve telefon faturası yetişti. Şu günlerde biraz ara verdim. Şimdilik arkadaşımın telefonundan yazıyoum 80-100 mesaj. Bir şeyler söylemek istyom.. mrb…nrb…slm …
− Ben 16 yaşında bir genç kızım, sabahları çok geç kalkıyorum. Kalktığımda annemin hazırladığı ve benim pek hoşlanmadığım kahvaltı masasından sıvışır sıvışmaz hemen kendimi bilgisayarın başına atıyorum. Zira gece üçlere kadar internet üzerinden bir şeyler konuştuğum ve benim geç kalkmama sebep olan arkadaşıma iki satır yazmam lazım. Zaten ondan sonra televizyonda takip ettiğim bazı programlar var. Onları mutlaka izlemeliyim. Akşamüzeri de ………… Cafe’de arkadaşlarla takılacağız biraz. Eve geldiğimde herkes uyumuş oluyor. Bu yüzden ben de sıkıntıdan hemen bilgisayarın başında alıyorum soluğu. Arkadaşlarla genel değerlendirme yapıyoruz ve bir bakmışım saat 03.00 oluvermiş. Ee tabii ki bu saatte yatınca annemin hazırladığı çok hoşlanmadığım kahvaltı sofrasında kendime geliyorum ancak!
− Ben 17 yaşında bir delikanlıyım, çalışmayı pek sevmem, o yüzden ne ders çalışırım ne de birilerine yardım etmeye… Otobüste yaşlılara yer filan vermem, gelen oldu mu “uyuma numarası” yaparım. Dakikalarca başımda beklese, hastalığından zor nefes alıyor bile olsa hiç aldırmam. Ben kulaklığımdan dışarı taşan volümü yüksek müziğimi dinlerken uyuma numarası yapmaya devam ederim umarsızca.
− Ben 17 küsur yaşındayım. Üç ay kaldı yaşımın dolmasına ama ehliyetsiz, 5 yıldır trafikte cirit atıyorum. En çok da oturduğum site içinde gecenin bir yarısı dört camı ve müziğin sesini sonuna kadar açıp 1. viteste yavaş yavaş gezinti yapmak beni mutlu eder. Önlerinden geçtiğim balkonlardan çıkan kelleler beni hiç ilgilendirmez. Hasta olanların zaten beni duyacak hâlleri olmadığına göre böyle bir gezinti için bütün şartlar uygun. Bir kuruş bile harcamadığım, hatta kanunen kullanmamın yasak olduğu “babamın arabası” ile yaptığım haytalıklar o kadar haz veriyor ki bana, bazen anahtarı araklamak için gecenin yarısına kadar babamın uyumasını bekliyorum.
Anne!.. Baba!.. İşte biz böyle çocuklarız. Yaptıklarımızın kötü olduğunu bize, bunları yapmadan önce söyleyin ne olur. Yaşayarak öğrenilmeyecek kadar riskli hatalar yapmak istemiyoruz biz. Biz daha çocuğuz. Babaaa, anneee kurtarın biziii!..
Yukarıdaki çocukları dinledik, çoğumuz hemen içimizden “Aman, benim çocuğum böyle şey yapmaz!” demişizdir. Doğrudur, belki yapmaz ama biz yapanların anne ve babalarıyla hatta bu çocuklarla aynı yerde yaşıyoruz. Belki otobüste yer verilmeyen, duvarı boyanan, gecenin bir saati müzik ve lastik sesiyle uyanan sizsiniz kim bilir?
“Benim çocuğum yapmaz!” demeyin. Yardım edin bu çocuklara ne olur! Testi kırılmadan tedbirinizi alın.
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.