Yok muydu bir İngiliz kadar değerimiz? Veya bir Alman kadar beynimiz?
İstemediniz mi biz gençleri! Sevmediniz mi bizi hiç?
Siz değil miydiniz bu ülke size emanet diyen! Kuru bir toprak mıydı ülke dediğiniz?
Yanlış mı bilindi bunca yıldır medeniyetler?
Lisan değil miydi asıl muhafaza edilmesi gereken? Niye sadeleştirdiniz Türkçemizi?
Vatandı Türkçe! Her kelimesi mukaddes beldeydi! Büyüklüğünde saklıydı ihtişâmı! İmparatorluk lisanı faşistleşemezdi! Mülteci muamelesi yapılamazdı diğer lisanlardan gelip lugatımıza dahil olan kelimelere…
Geldim yirmi beşime! Bitirdim liseyi de, üniversiteyi de.. Bilmem ben şimal, bedbaht, tatbik kelimelerinin dahi mânâlarını! Profesörü de aynı doçenti de.
Hissetmiyorum ben okumuş insan gibi…Kullandığım kelime ya bin ya iki bin.
Niye sadeleştirdiniz dilimizi? Lisanı sadeleştirmek, kuşun kanatlarını kesmekten farksız!
Şeyh Gâlib’i kopardınız gençlerden, Cahit’i sürdünüz, Necip’i kovdunuz… “Sadeleştirme” denilen çılgınlığın tercümesi bu değil mi!
Elli yıl evvelkileri bari bıraksaydınız… Onları dahi anlamıyoruz. Matem tutmak caiz olsa, yas ilan edelim derim.
Şimdi bana diyorsun, burs veriyorsun. “Git eğitim al, gel ülkene katkı sağla,” diye. Neye katkı sağlayacağım? Kime katkım olacak kendimi ifade edemediğim, ustalarını tanıyamadığım lisanda?
Hafif bunun çantası mı dediniz! Bir fazla kitap mı taşımamı istediniz! Yabancı bir ülkede gezer gibi lügat ile geziyorum benden önceki kuşakların eserleri arasında. Sanki başka bir lisanda yazmışlar gibi. Sanki ben o lisandan değilmişim gibi.
Niye sadeleştirdiniz dilimizi?
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.