Serâzât ne demek?

Neden Serâzât?

Mevzu bildiğiniz gibi olmayabilir.

Serâzât, “ser” ve “âzât” olmak üzere iki bölümden oluşuyor.

Ser” baş, kafa demek. Server, serasker, sertabip gibi kelimelere serdarlık eden “ser (سر)” Farsça’dan alınmış lisanımıza.

Köle olmayan hür kimseye “âzât” denir. Kökü Farsça âzâd (آزاد) kelimesine dayanır.

Aynı kökten âzâde kelimesi vardır ki Türkçemizde serbest, her türlü bağdan kurtulmuş, berî, kayıt altında olmayan, yakasını sıyırmış, hür mânâlarına tekabül eder.

Edebiyatta ise âzâde “başka bir mısraya ihtiyaç duymadan, tek başına” müstakil bir mânâ ifade edebilen mısraya verilen addır.

Gelelim Serâzât kelimesinin başından geçenlere:

Tembel, üşengeç, kafasına göre takılan, lügat karıştırmaktan âciz zavallılar tarihin her devrinde olagelmiş. İşte zamanın akışı içinde yaşamış bu tıynetteki kadim vatandaşlardan bir kısmı serâzât kelimesine “dertsiz, tasasız, rahat” ve hatta “başıboş” gibi mânâları revâ görmüşler.

Serâzât kelimesi, tabiatı itibariyle âzâde-meşreb bir kelimedir. Onun için aldırmamış bu yaftalara. Kesinlikle serzeniş ve sitemde bulunmamış. Yalakalık etmek zaten karakterine ters. Ceketini almış, yürümüş gelmiş bugünlere kadar.

Soranlara, “Şeftalinin pişmiş, olgun ve olmuşuna,” taş atarlar. Peygamberler dahi bühtanlara maruz kaldı. Beni mi kayıracak bunlar,” dediği işitilmiş.

n y

Başa dön tuşu