
Önceki başkan kalp rahatsızlığı geçirmiş, hastaneye yatmıştı. Kalp kapakçıklarında bir problem varmış. O, üfleme varmış, diye tarif ediyordu. Başkan, hastanede yatmakta iken hiç haberi ve talebi de olmadığı halde, başka bir adliyede ağır ceza başkanlığına tayini çıktı. Yerine başka bir başkan tayin edildi. Hâkim bey yeni başkanı da tanıyordu. İyi arkadaştılar. Bu durumda Hâkim beye, yeni başkanın da bir çayını içmek farz olmuştu.
********
Hâkim Bey, yeni Başkanın odasına girdiğinde; Mahkeme Başkanı, “Ooo Hâkim bey, hoş geldin, seni gökte ararken yerde buldum. Buyur otur.” dedi.
Hâkim bey gösterilen koltuğa oturdu. Bu tavrın nedenini tahmin etmişti. O sıralarda Ceza kanununda önemli değişikler yapılmıştı. Önemli bir değişiklik de; Ekonomik suça ekonomik ceza kuralı getirilmesi idi. Bunun neticesinde, misal; karşılıksız çeklerde hapis cezası kaldırılmış ve para cezası getirilmişti. Bu değişiklik sonucunda icra ceza mahkemesindeki mal beyanında bulunmayanlara verilen on günlük hapis cezaları da tartışma konusu olmuştu. Bazı hakimler bu suçun ekonomik bir suç olduğunu ve artık mal beyanında bulunmayanlara on günlük cezalar verilmeyeceğini savunurken bazı hakimler de (Hakim bey de dahil) İcra Kanunu’nun özel bir kanun olduğunu, Ceza Kanunu’nun da genel bir kanun olduğunu genel kanunlarda yapılan değişiklerin özel Kanuna atıf yapmadığı müddetçe özel kanunlarda tatbik edilemeyeceğini, mal beyanında bulunmama cezalarının borç ödendiğinde kendiliğinden kalktığını, bu nedenle borçlulara hapse girmemek için on günlük ceza verilir verilmez borçlarını ödedikleri, alacaklıların icra yoluyla alacaklarını tahsilde bunun çok etkili bir usul olduğu, bundan vazgeçilmesi durumunda alacakların alacağını tahsilde ellerinde başka bir imkan kalmayacağı, alacaklıların alacağını tahsil için gayrimeşru yollara müracaat edebileceği ve kamu düzeninin bozulacağı düşüncesiyle on günlük para cezaları vermeye devam ettiler. Bu cezalara borçlu ve savcı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edebiliyordu. Ama borçlular itiraz etmeye cesaret edemiyorlardı. Çünkü itiraz reddedilirse hapse girme ihtimali ortaya çıkardı.
Bu mal beyanında bulunmama cezalarının infazı, borçluların yakalanması, borcunu ödediğiniz, mahkemeden borçlunun cezasını kaldırılması işlemlerini savcılık yürütüyordu. Eğer bu suçlara ceza verilmezse savcıların işleri oldukça azalacaktı. Bu nedenle borçlu itiraz etmediği halde bile savcılar itiraz etmeye başladı. İcra Mahkemesi her ay binlerce mal beyanında bulunmama cezası veriyor, savcılar da itiraz ediyordu. Bu itiraz dosyaları, Ağır Ceza mahkemesinin önüne geliyordu. İşi zaten başından aşkın olan ağır ceza mahkemesi başkanı, bu dosyaları inceleyip karar veremiyordu. Dosyalar başkanın odasında üst üste yığılmış, odanın önemli bir kısmını kaplamıştı.
Yargıtay da mal beyanında bulunmama suçlarına ceza verilemeyeceğine karar vermişti. Ama Hâkim bey, bütün ülkede tek başına kalmış olmasına rağmen yine ceza vermeye devam ediyordu.
Tam Başkanın karşısındaki koltuğa yerleştikten sonra;
-Sayın başkanım! Merak ettim. Acaba neden beni gökte arıyordunuz?
Başkan, Hâkim beyin gözlerine bakarken tebessüm etti ve eliyle Hâkim beyin arkasındaki dosyaları göstererek;
-Hâkim beyim bunlar sizin dosyalarınız, verdiğiniz kararlara savcı bey itiraz ediyor. Ben de incelemeye fırsat bulamıyorum. Savcı kararlarınıza itiraz ettikçe, dosyalar da burada bekledikçe kararlarınızın vatandaşın alacağını tahsiline bir faydası olmayacak. Yargıtay da sizin mal beyanında bulunmama suçlarına ceza verilemeyeceği görüşündedir. Gelin siz ceza vermekten vazgeçin de bu işi tatlıya bağlayalım. Aslında sizin hoşgörünüze ve samimiyetinize güvenmesem ve bu dosyaları incelemeye vaktim olsa kesinlikle hâkimin kanaatine müdahale olabilecek bir teklifte asla bulunmazdım. Buna inanın.
Hâkim bey, başkanın bu kadar kibar bir şekilde meramını ifade etmesine hayran kaldı ve;
– Sayın başkanım çok haklısınız, gerçi ben yalnız kalmış olsam da aynı görüşteyim. Mal beyanında bulunmama suçlarının ceza kanununda yapılan değişiklik kapsamına girmediğini düşünmekteyim. Ancak verdiğim kararların infazının imkansızlığını da görüyorum. Yarından itibaren ceza verme uygulamasını kaldıracağım.
Başkan çok memnun oldu;
– Çok teşekkür ederim Hâkim bey, peki sebebi ziyaretiniz?
Hâkim bey mevzuyu kısaca izah etti ve Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi’ne yapılan itirazın Adli Tıp Genel Kurulu’na gitmediğini, tekrar aynı ihtisas dairesine gittiğini, ihtisas dairesinin de önceki kararın aynısını sadece tarih değiştirerek gönderdiğini söyledi.
Başkan bey dosyayı kalemden getirtti. Hemen en üstte duran rapora baktı. “Evet doğru” dedi. Kâtibe, durumu izah etti ve dosyanın yeniden Adli Tıb Kurumu İtiraz Genel Kuruluna gönderilmesini istedi. Daha Hâkim bey çayını bitirmeden kâtip müzekkereyi yazıp getirdi. Kâtip çıktıktan sonra Hâkim bey de Başkana teşekkür ederek kalkıp vedalaştı…
**********
Dosyanın adli tıp itiraz kuruluna gitmesinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Sanığın küçük kızı adliyede avukatlık stajına başladı. Babasının dosyasını incelerken mahkeme huzurunda babasının savunmasının üzerinden on yıldan fazla zaman geçtiğini dosyanın 765 sayılı Türk Ceza kanununun 10/4 maddesi gereğince ortadan kaldırılması gerektiğini tespit etti.
Davanın görüldüğü Ağır Ceza mahkemesi de sonraki ilk celsede davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Sanık başı önünde mahkeme salonunu terk ederken karara sevinemedi bile. Olayın meydana geldiği günden bugüne geçen süre içinde zaten cezasını fazlasıyla çektiğine inanıyordu. Cezalar gerçekten de sadece hapis cezaları değildi. Bir anlık öfke kendisini ne hallere sokmuştu?
Halbuki; Çok kıymet verdiği, hep okuduğu ve dini bilgilerini edindiği, hocasının yazdığı ilmihal kitabında; Hayvanın dahi yüzüne tokat vurulmasının haram olduğunu yazıyordu. O öfke anında bu hiç aklına gelmemişti. Ama dava devam ettiği müddetçe de hiç aklından çıkmamıştı.
Tokat: Müşteki (Birinci Bölüm)
Tokat: Soruşturma (İkinci Bölüm)
Tokat: Hâkim (Üçüncü Bölüm)
Tokat: Dâvâ (Dördüncü Bölüm)
Tokat: Rapor (Beşinci Bölüm)
Tokat: Ziyaretler (Altıncı Bölüm)
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.