Rusya İdealiniz Var Mı?

Rusya hususunda, uyutuluyoruz veya mışıl mışıl uyuyoruz.

Rusya; Rusların olduğu kadar, Müslümanların da ülkesi. Her tuğlasında, Müslümanların alın teri, kanı ve parası var.

Rusya’yı “Moskof” diye kesip atmak, gafletlerin en büyüğü. Neden Musulmanya Federasyonu değil de; “Rusya” Federasyonu?

Rusya (Ruslar), Avrupa’nın bir parçası mı, Asyalı kavimlerden biri mi, yoksa müstakil bir medeniyet mi? Bu mesele, Rus entelektüelleri arasında iki yüz yıldan beri tartışılan bir abes. Ruslar, hiçbir zaman Avrupa’nın bir parçası olmadılar. Deli Petro başta olmak üzere, Romanov hanedanı ve Batı hayranı Rus intelijensiyasının Avrupa’yı taklit  hamleleri oldu. Ancak Ruslar her zaman farklı olmuşlar. Rusya’daki bu tartışma, size bizdeki iki yüz yıllık modernleşme ve Batılılaşma tartışmalarını hatırlatmıyor mu? Biz ne kadar Batılıysak, Ruslar da o kadar Batılı.

Rusların bizden bir farkları var: Geçmişlerini reddetmiyorlar. Hatta; insanlık tarihinin en kanlı sayfalarından biri olan Komünist dönem bile reddedilmiyor. Hâlâ; istasyon, cadde ve sokak isimleri; “barikat”, “komsomol”, “partizan”… gibi isimlerle müsemma. Lütfen dikkat buyurun: Hilâfetin merkezi olmuş, kimseyi asimile etmemiş bir devlet-i âliyeden bahsetmiyoruz. Adamlar “kıpkızıl komünist” dahi olsa, ecdadını reddetmemişler. Zira, sadece gayr-i meşru çocukların babasını reddedeceğini iyi biliyorlar.

Sovyetler Coğrafyasındaki halkların gıpta ettiği “Rus Ekolü”;  aslında Rus değil; Sovyetler Birliği Ekolü. Sporda, mimaride, askeriyede, sanatta ve her sahada olan bir tarz, metot veya yaklaşım. Rus ekolünün en büyük hususiyetlerinden biri; estetik olmaması. Sovyet Birliğinde; serbest piyasa, rekabet ve tercih edilme derdi olmadığı için, estetik kaygıdan ziyade, fonksiyonellik ve iş görmeye ehemmiyet verilmiş. Soğuk Savaş boyunca Batılı “düşman”larla rekabet etmek ve onlardan geride kalmamak için estetiğe bakmadan neticeye bakılmış.

Rusya; Sovyetler Birliği coğrafyasındaki diğer devletlerden ayrı düşünülemez. Rusya’nın bu devletlerle çok derin siyasi, ekonomik ve kültürel münasebetleri ve karşılıklı bağımlılıkları var. Coğrafya’nın her noktasından, Federasyonun belli başlı noktalarına akın var. Bu karşılıklı bağımlılık, her zaman tek taraflı olarak Rusya’nın hâkimiyeti şeklinde tezahür etmez.  Ambargo kıskacında kıvrılan Rusya için eski Sovyetler Birliği coğrafyası, vazgeçilmez bir nüfuz sahası (hiterland).

Moskova; Sovyetler Birliğinin demir yumruğunu idare eden beyinlere ev sahipliği yapmış. Halkları; ezerek, kuvvet kullanarak, psikolojik olarak çökertmişler. 1917 İhtilalinden itibaren “insanları psikolojik olarak parçalayarak Komünist Partiyi sevmeleri” temin edilmiş. Büyük Birader kimi zaman Stalin olmuş, bazen Kruşçev ve genelde Komünist Parti. Bugün dahi, Sovyetler Birliği coğrafyasının tamamında; o Büyük Birader’in tesirleri devam ediyor. Sadece Sovyet coğrafyasında mı?

Kısacası; Sovyetler Birliği, modern Rusya’ya kaba da olsa bir ekol, ve psikolojik olarak ezilerek hamur hâline getirilmiş bir miras bırakmış. Rusya Federasyonu, Sovyetler Birliğinden tevarüs ettiği bu mirasa çok şey borçlu. Kremlinin Soğuk Savaş’tan kalma psikolojik altyapı üzerinde tekrar güçlenmesini yadırgayanlar, yadırganmayı hak etmiyor mu sizce?

Soğuk Savaş bitti, Sovyetler Birliği çöktü. O dönemde uğranan baskı, şiddet, zulmün ve psikolojik eziklik ruh halinden kurtulma vakti gelmedi mi? Rusya Federasyonunda ve eski Sovyetler Birliği coğrafyasında yaşayan halkların bütün bu psikolojik ön kabul ve ezberlerden kurtulması şart.

Rusya ile alakalı, değiştirmemiz  gereken tek şey var: Bakış açısı. Önyargılar, dar ufuklu bakışlar, çarpık algı ve cehalet en büyük mani. Başta Rusya Federasyonundaki Türkler ve Müslümanlar olmak üzere; dünyadaki ve bilhassa Türkiye’deki Müslümanların Rusya’ya yabancı ve gavur diyarı gibi bakmayı bırakması gerekir.

Rusya Müslüman yurdu. Mesele psikoloji ve algı. Rusların o devâsâ toprakların tek sahibi gibi algılanması, Müslümanların cehaletinin eseri. Cehalet ve aşağılık kompleksi. Zihinsel haritamızı değiştirmemiz gerekiyor.

Dâvâ sahibi gençlerin bir Rusya İdeali olmak zorunda: Yakutistan, Başkırdistan, Tataristan, Kırım… Özbeöz “bizim medeniyete ait” yerlerin listesi uzar gider. Rusya Federasyonunda tarafsız bir nüfus sayımı yapılsa, Müslümanların nüfusu, Ruslardan daha çok.  Hele bir de Sovyetler Birliği coğrafyası bir bütün olarak ele alındığında, Ruslar azınlık, Müslümanlar ekseriyeti teşkil etmekte.

İslamiyet çığ gibi yayılıyor Rusya Federasyonunda. İslamiyeti kabul eden her Rus bizim kardeşimizdir. Onbinlerce Rus gelinimiz var. Rus damadımız yok; gelinimiz var.

Kuru Türkçülük ve ruhsuz Turancılık modası çoktan geçmiş kıyafetler. Hedef; İ’lâ-yı Kelîmetullah olmalıdır.

Bir zamanlar; komünist partinin Rus halkını Rus olmayanların üstünde tuttuğunu düşünüyordum. Ancak, boydan boya Rusya’yı ve bütün Sovyet coğrafyasını defalarca gezip yakînen müşahede edince idrak ettim ki; Komünist Partinin zulmünden Rus halkı da çok çekmiş. Komünist İhtilal, Rus İmparatorluğunda yapıldığı için, kurulan Sovyetler Birliği rejiminde, Ruslar ister istemez merkezî role sahip olmuşlar. Fakat bu imtiyaza bütün Rus halkını teşmil etmek yanlış olacaktır.

Gençlerimizin, “Rusya’da İslamiyeti Yaymak” gibi bir ideali olmalıdır. Hidayet Allahü teâlâ’dandır elbette. Vesîle olmak adına, bu niyetle yola çıkılıp bu uğurda müşahhas hedefler koymak gerekir. Eshâb-ı kiram veya ecdadımız, bin dörtyüz yıl boyunca, “Nasıl olsa hidayet Allah’tan, bizim kalpleri çevirecek gücümüz yok”diye oturup beklemediler. “Bir kişi daha Müslüman olsun” cehdi içinde oldular. Tebliğ bizden, sebep olmak bizden; hidayet Allahü teâlâ’dan.

Biraz gayret gösterilirse, çeyrek asır gibi kısa bir zaman içinde Rusya Büyük Türkistan’ın bir parçası olur. Dernekler, neşriyatlar, konferanslar, seminerler, kitap dağıtımı ve en mühimi online ortamda yapılacak çalışmalar.

Aleksandr Dugin Avrasyacılık teklifiyle bütün bu coğrafyada Rus kültürünü merkezî bir yere oturtmaya çalışırken, sizin elinizde yeknesâk, şümullü ve kuşatıcı bir mefkûre var mıdır?

Rusya bizimdir!

En azından bir kısım gençlerimiz için; yeni Kızılelmamız Rusya olmalı.

Ömrünün on küsur yılını Uluslararası İlişkiler sahasında ihtisasa sarf eden bir kardeşiniz olarak, size yüzlerce istatistik verebilir, ansiklopedi çapında akademik tahliller arz edebilirim: Jeopolitik, jeostrateji, bölgesel denklemler, boru hatları, vs. Sovyetler Birliğine ilk adım attığım 1995 yılından beri edindiğim tecrübeler ve bütün o akademik çalışmalardan ortaya çıkardığım nihai neticeye işaret etmek istedim. Ârif olana bir işaret yetişir kanaatindeyim.

——-

Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.