Sosyal dünya “değişmez” değildir. İnsanlar ile sosyal dünya arasında aktif etkileşim ve sürekli devam eden bir karşılıklı inşa süreci vardır.[1]
Tanımlanacak herhangi bir bölgede veya belli sosyal gruplar arasında ortak menfaat/çıkar, ortak güvenlik ve ortak kimlik algısı inşa edilebilir ve bunun bir sonucu olarak aralarında bir bütünleşme süreci başlatılabilir.
Ortak kimlik, ortak güvenlik ve ortak çıkar algısının inşa edilmesinde sivil vatandaşların meydana getirebilecekleri neticeler son derece güçlüdür.
Ortaklık, bütünlük, birlik algısının meydana getirilebilmesi için bu cihette bir söylem meydana getirilmesi şarttır. Bu da sanat, edebiyat, sinema, ilmî/bilimsel çalışmalar ve sosyal faaliyetler ile mümkündür. Online ve gerçek ortamda üretilecek her türlü yazılı, sesli, görsel ve videolar ve fiilen yapılacak her türlü sosyal faaliyet hayatî ehemmiyete sahiptir.
Sosyal hayatta insanların karar ve davranışları her zaman sadece fiziki sınırlılıklar, ferdi tercihler ve rasyonel seçimlere bağlı değildir. Ortak tecrübe, kolektif anlamlar ve kurallar, şahsi kanaatler, kurumlar ve uygulamalarla da bağlılık göstermektedir.[2]
Sosyal dünya “inşa edilmiş” fertlerin bilinçli tercihleri ile “kurulmuş” yapılardır.
İnsanlar sosyal dünyayı “tabiatın sağladığı hammaddelerden, birbirlerine karşı yapacaklarını yaparak ve söyleyeceklerini söyleyerek “yapmışlardır”.[3]
“Toplumsal mahiyet kazanan” düşünceler sivil toplum kuruluşlarının; yerel ve uluslararası kuruluşların ve devletlerin davranışlarını etkileyerek dünya politikasına şekil verebilmektedir.
Sosyal dünyanın şekillenmesinde ve ortaya çıkmasında fikrî unsurların “ortaya çıkarıcı” veya “kurucu” rolü vardır. Hariçte var olan (tanklar, roketler, gemiler, uçaklar gibi bütün) maddî unsurlar, ancak ve ancak insanlar; düşünceleri, entellektüel faaliyetleri, söylemleri… ile bu maddî unsurlara bir mânâ yükledikleri takdirde sosyal hayatımızda anlamlı bir yere sahip olabilirler. Karşıda duran tank bir metal yığınıdır. O tankı dost veya düşman yapan insanların zihinlerinde ona biçtikleri mânâdır.
Türkistan coğrafyasında Avrupa Birliğine benzer bir bütünleşme mümkün müdür, değil midir?
Bütünleşme, birleşme ve birlik olma istikametinde herhangi bir “ortak” inanç, kanaat, temenni, irade, niyet, hayal ve algı bulunmayan insanlar arasında bütünleşmek, birleşmek ve birlik olmak için bir inşa sürecinin başlatılması nasıl mümkün olabilir?
“Ortak Avrupa” düşüncesi, fikrî zeminde asırlar öncesinden beri var olmasaydı Avrupa Birliği diye bir kurum inşa edilebilir miydi? Avrupa Birliği teknik, mekanik ve maddî/materyal bir kurum değildir, (zihinlerde) ciddi bir sosyal inşa sürecinden geçmiştir.
Türkistan tarihin çeşitli merhalelerinde ortak tecrübe ve hatıralara sahip olmuşlardır. İnanç ve kültürleri birbirine yakındır. Siyasi, ekonomik ve sosyal problemleri büyük ölçüde benzerlikler göstermektedir. Okuma yazma oranı umumiyetle yüksektir. Kısacası benzerlikler, farklılıklardan daha fazladır. Bu durum, Türkistanlılar arasında birlik oluşturma fikrinin sürekli olarak canlı olmasına yol açmıştır.
Tarihleri birbirleri ile savaşmakla geçen, lisanları, inançları, kültürleri birbirinde farklı olan Avrupalılar birlik kurabiliyorlar da aralarındaki benzerlikler farklılıklardan çok daha fazla olan Türkistanlılar neden birlik olamasınlar! Evvela mümkün olduğuna, sonra da kaçınılmaz olduğuna “inanmamız” gerekiyor.
Özellikle Soğuk Savaşın sona ermesiyle beraber, Türk Devletleri arasında çeşitli işbirliği girişimleri meydana gelmiştir. Ancak bu girişimler çoğunlukla realpolitik saiklerle devletlerin inisiyatifiyle gerçekleşmiştir.
Beşeri, fikri, duygusal, algısal, sosyolojik ve diğer gayri-maddi dinamikler olmadan sadece devletlerin “resmen” birleşme gayretleri her daim akamete uğrama riskiyle karşı karşıya olacaktır.
Fiili bütünleşme yönünde anlamlı ve sürdürülebilir bir inşa sürecinin başlatılabilmesi ancak ve ancak “ortak, bir ve bütün” hissetme ve bir “ortak kimliğe” ait hissetme olursa mümkün olabilir.
Günümüz dünyasında, sosyal dünyanın ve bilginin öznelerarası (intersubjective) cihetini, toplumsal düşüncelerin kurucu (constitutive) rolünü, aktör ve yapı ilişkisinin karşılıklılığını göz ardı edemeyiz.
İnsan aklından bağımsız olarak bir sosyal hayat düşünülemez. Sosyal dünya insan bilincine bağlıdır ve hayatta maddi faktörlerin yanında gözlemlenemeyen, gayrimaddi unsurlar vardır: Söz, beyan/söylem, fikir, kanaat, irade, bilgi, inanç, algı… Ve sosyal hakikati oluşturan bu “ortak” unsurlardır.
Uluslararası düzen sadece güce değil, mânâ/anlam ve sosyal değerler müvacehesinde tetkik edilmelidir. Zira devletlerin kimlik ve menfaat tanımlamaları sosyal gruplara, insanlara, normlara, kurumlara ve diğer mahalli ve milletlerarası çevrenin kültürel hususiyetlerine göre şekil almaktadır.
Ontolojik bakımdan ‘sosyal hakikatin inşası’, epistemolojik noktadan ise ‘bilginin sosyal inşası’ mümkündür.
Sosyal hakikat kırılgan, değişebilir ve tartışılabilirdir. Tarihin seyri içinde zaman bakımından bir çerçeve ile sınırlandırılmıştır. Sosyal realite/hakikat maddi realiteden çok insanların bilinçli iradesinin bir ürünü/mahsulüdür.
Kuvveden fiile geçmeyen her fikir akimdir. Fakat kuvve olmadan fiil hiçbir zaman var olamaz.
Biz kalem tutan ve mütefekkir olma iddiasında olanlara düşen vazife işin o kuvve tarafıdır.
Herşey bir hayal ile başlar!
Bizim vazifemiz insanlara bir hayal kurdurmaktır. Körük olup üfürmek bize, kıpkızıl korlar misali alev alev tutuşmak Türkistan’a düşer.
(Bizim Ortak Türkistan teklifimiz Avrupa Birliği’ne benzer bir kurum inşa edilmesi yönünde değildir. Bu husustaki görüşümüzü diğer makalelerden okuyabilirsiniz.)
Bu makaleyi aşağıdaki muhtevâ ile birlikte okumanızı tavsiye ederiz:
Türkistan nedir, ne değildir?
Türkistan: Vatan neresidir?
Türkistan Birliği’ni nasıl inşa edersiniz?
Türkistan: İttihâd ve Terakkî
Türkistan Destanı (Şiir)
Kırım Türküsü (Şiir)
Türkistan hakkında detaylı malumat için: Türkistan Birliği websayfasını ziyaret edebilirsiniz: TurkistanBirligi.com
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
[1] Algı, söylem, fikir, kanaat, irade, inanç ve diğer gayrimaddi unsurların sosyal hayatın inşasında oynadığı rol ve makalede geçen diğer bazı hususlarla ilgili şu kaynaklara bakabilirsiniz: (Daha etraflı araştırma yapmak isteyenler, kaynak tavsiyesi almak için makalenin yazarı ile iletişime geçebilirler.)
Alexander Wendt, “On the Via Media: a response to the critics,” Review of International Studies 26 (2000),
Martha Finnemore, National Interest in International Society (Ithaca and London: Cornell University Press, 1996),
Ronald L. Jepperson, Alexander Wendt and Peter J. Katzenstein, “Norms, Identity, and Culture in National Security,” in Peter J. Katzenstein, ed., The Culture of National Security- Norms and Identity in World Politics (New York: Columbia University Press, 1996), 37.
Jutta Weldes, “Constructing National Interest,” European Journal of International Relations 2, no.3 (1996)
Nilüfer Karacasulu, “Avrupa Entegrasyon Kuramları ve Sosyal İnşaacı Yaklaşım”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 3, No: 9.
Thomas Christiansen, Kund Erik Jorgensen ve Antje Wiener, “The Social Construction of Europe”, Journal of European Poblic Policy, Cilt 6.
Teemu Palosaari, “Beyond Normal Politics: Integration, EU Enlargement and Securitization Theory”, epsNet Plenary Conference’e sunulan makale, 19 Haziran 2004, Panel: Dış Politika II.
Thomas Christiansen, Kund Erik Jorgensen ve Antje Wiener, “The Social Construction …”, s. 535, 536
Alexander Wendt, ‘Anarchy is What States Make of it’, International Organizations, Cilt: 46, s. 391-425.
Alexander Wendt, “On the Constitution and Causation in International Relations,” Review of International Studie, Cilt 24, Özel Sayı.
Guzzini, S., “A Reconstruction of Constructivism in International Relations”, European Journal of International Relations, Cilt: 6, Sayı: 2, (2000).
Mustafa Küçük, “Uluslararası İlişkiler Kuramında ‘Konstrüktivist Dönüşü’ Anlama”, Ege Akademik Bakış, Cilt: 9, Sayı, 2.
Thomas Diez ve Antje Wiener, “Introducing the Mosaic of Integration Theory: Its Past, Present and Future”, EUSA 8th Biennial International Conference’e sunulan çalışma, Mart 27-29 Mart 2003, TN, Panel 8H.
Emanuel Adler ve Michael Barnett, ‘Security Communities in Theoretical Perspective’, Security Communities, Emanuel Adler ve Michael Barnett (der), (1998).
Alexander Wendt, “Collective Identity Formation and the International State”, The American Political Science Review, Cilt: 88, Sayı: 2, Ocak 1994.
Alexander Libman, “Regional Integration in Central Asia: A Firm-Centered View”, Munich Personal RePEc Archiv (MPRA), 2008, (Yayınlanmamış Çalışma).
Simon W. Tai ve Jung Wan Lee, “Strategies of Regional Economic Integration and WTO Accession in Central Asia”, Eurasian Journal of Business and Economics, 2009, 2 (3)
Mansfield, E.D., Milner, H.V., ve B.P. Rosendorff (2002): Why Democracies Cooperate More: Electoral Control and International Trade Agreements. International Organization 56(3)
Evgeniy Abdullayev, Central Asian Integration and Islamic Revivalism
Johannes F. Linn, “Central Asia: A New Hub of Global Integration”, The Brookings Institution, 2007.
Simon W. Tai ve Jung Wan Lee, “Strategies of Regional Economic Integration and WTO Accession in Central Asia”, Eurasian Journal of Business and Economics, 2009, 2 (3).
[2] Emanuel Adler, “Seizing the Middle Ground: Constructivism in World Politics”, European Journal of International Relations, 3, s. 321.
[3] Nicholas Onuf, “Constructivism: A User’s Manual,” Vendulka Kubalkova, International Relations in a Constructed World, s. 59