Elma kabuğunda saklı lezzet gibisin: Isırılmadıkça yok hükmündesin.
Bendini kırmak için dîvâne, serhoş ve âşık olmalısın.
Sarıl aşk şarabıyla memlû şişenin boğazına ve kaldır semaya: “Lak… lak… lak…” kahkahalar atıp dökülsün gönlüne.
İçinde yaşadığın beden binasının beli bükülecek, kamburlaşacak, çökecek ve altında kalacaksın.
Ne zamana kadar korku ve ümit arasında titreyeceksin? İki taşın çarpışmasından yükselen kıvılcım misali sıçramalısın.
Güneşin kıyafeti var mı?
Bağlayabilir mi kânunlar dîvaneyi?
Hayran bakışlardan süzülen iki damla yaşsın; atla kirpiklerden! Sermest ve serazatça…
Esir de, hapishane de sensin. Arzular tasma. Her ihtiyaç; bir zincir halkası. Dünyada neye gönül bağlarsan, zincire bir halka eklemiş olursun. Vazgeç. Vazgeç ki erişesin. Unut ki hatırlayasın: Hakiki sevgilini…
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.