Deneme

Son Dem

Buz kadar soğuk bakışlar…

Zorla çehreye sürülen samimiyetsiz tebessümler…

Paçalardan vıcık vıcık vasatlık akan bu dünyada en akıllıca davranış şekli budala gibi görünmek mi?

Hayata oldukça bedbin/karamsar noktadan bakan bir mütefekkir; alelâdelerin el üstünde tutulup, dâhîlerin yalnızlığa mahkum edildiğini görünce bazı tavsiyelerde bulunur:

Sakın! Fikirlerinin onların faydasına olacağını ve dertlerine derman sunacağını bilsen bile sesini çıkarma!

Düşük kabiliyetliler sendeki ihtişamı hissettiklerinde, farkında olmadan senden bir hakâret algılayacaklardır. Sadece kendin olman onlardaki kompleksleri kaşımaya, boyalı vitrinlerin ardına sakladıkları sıradanlığı su yüzüne çıkarmaya yetecektir. Sivilce gibi patlayacaktır kibirleri…

Sana baktıkça kendilerindeki sığlığı, sathîliği, içi boşluğu hatırlarlar.

Budala gibi görün!

Sen en tabii noktanda dursan, tepeden bakıyor zannedeceklerdir. Zira onların bulunduğu nokta aşağıdadır.

Güneş misali, maskesiz ve olduğun gibi karşılarına çıkma. Hasedlerini, kıskançlıklarını celbedersin.

Yanına yaklaşmak istemezler. Kaçarlar senden…

Kuytu köşelerden seni izlerler. Kinle dolar içleri. Yer ile yeksân olmanı murâd ederler. Yok farz ederek yok etme yolunu seçerler.

Ve yapayalnız kalırsın.

Muazzam bir paradoks değil mi! Farklı ve faydalı olduğu için cezalandırılmak…

İş yerinde, okulda ve hayatın her sahasında “sivri” diye vasıflandırılıp hedef tahtasına konulanlara şahit olmuşuzdur.

“Ne diyor bu!” dememiş miydi Kabeli müşrikler?

Padişah saraylarında ise hakikati haykırabilenler dalkavukluk, meczupluk veya dîvânelik maskesi takanlar olmuş tarihte. Mizaha, nükteye, kıssaya katılmış ikazlar…

“Akıllıyı avlamak için aptalı oyna,” der bir Çin atasözü.

“İnsanlarla akılları nispetinde konuşun,” hükmü bir cihetiyle yukarıdaki tespiti de ihtiva ediyor olabilir mi?

Tavsiyelerini meâlen özetlediğimiz Arthur Schopenhauer, Batılı bir düşünür neticede. Nefsi ile müsemma veya nefs-i mücessem kişilerden meydana gelen bir cemiyetin kucağında yetişmiş. Tespitleri, bizlerin de etrafımızda çokça rastlanan ve katışıksız nefisten ibaret kişiliklerin psikolojisini anlamamıza yardımcı oluyor.

Kendisi gibi entellektüel olanlara içtimai hayatta vasat görünmelerini tavsiye etmesi tevazuya davetten ziyade, Makyavelist bir strateji tarif eder. Cemiyet tarafından dışlanmamak için (âmiyâne tabirle) “salağa yatmak” gerektiğini söyler. Hayat telakkisi ego etrafında şekillenen kimseler için ne kadar da kullanışlı bir çare olurdu.

….

En mühimi pes etmemektir.

En meşhur âdetidir: Ne bulursa fırlatır üzerine muhterem “hayat”…

Ansızın ve beklenmedik şekilde ömür silsilen kesilebilir. Ona bir şey diyemem…

Ancak yeterince fırsatın olursa, atının üzerinde karşıla ölümü!

Biliyorum… Ayağa kalkacak mecâlin olmayacaktır o son ânlarda. Ancak seni tanıyorum. Sen avuçlarsın o fettan bakışlı kılıç kabzasını. Sık! Kimseye söyleyemediğin o bilindik düşmanların boğazlarını sıkarcasına sık!

İçinden “Şerefsizler! Beş para etmez çapsızlar!” diyeceğini bildiğim için o ahmaklar hakkındaki serzenişlerini atlıyorum.

Sonra havaya kaldırıp var gücünle sapla o nâzenin kılıcı yere. Ondan güç alıp doğrul. Ayağa kalk ve tut atının yelelerinden.

Yok! Kımıldamayacaktır yerinden. Cibilliyetsizlerin hiçbirine benzemez o. Son nefesine kadar dimdik duracağına kefilim!

Bizim büyücülerin dövdüğü o yedi canlı üzengilerden birine koyasın ayağını. Diğer ayağınla hayat denen mâcerânın hülâsasını resmedercesine boşlukta yarım daire çizesin. Evet! Ardına bıraktığın herşeyin üzerine koskoca bir kavis çizercesine…

Ve binesin o ata!

Binesin ki ölüm melekleri âlelâde bir ölümlüye yaklaşmadıkarını bileler…

Fakat bir şartım var:

Son deminde bu şartımı yerine getirmediysen, ne o kılıcın nâzeninliğine ne de atının dimdik duracağına kefil olamam! O şartım şudur: Vücudunda yara izi olmayan tek bir yer kalmamış olacak! Düşman kılıcından veya dost sıfatlı nâmertlerin vefasızlık hançerinden…

….

Ahmak, vasat, mütefekkir, akıllı veya dâhi… Hüküm son deme göre verilir! Ve hayattaki demlerin kıymetini tayin eden niyettir.

Abdestli olan at üzerinde sayılır.

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Necip YILDIRIM

Polyglot. Yazar. Şair. Müteşebbis. Uluslararası İlişkiler. Psikoloji. Kuantum. Edebiyat. Yolcu. Ressam. Hattat. Baba. Îşân.

2 Yorum

  1. Necip Yildirim yazılarını iki defa okumadan olmuyor. 2 defa okuduktan sonra anlıyorsun ki bir kez daha okumak iyi olur. Her seferinde başka bir şey anlıyorsun. Demdaran kitabında da aynen öyle olduydu zira… Bu yazının tam olarak ana fikri ne acaba yani verilen mesaj ne acaba…

  2. Vasat mıyım, rol yapması gereken mi? Ölümu tarif edilen gibi karsılamsi gereken mi onu düşündüm. Gelip bir daha bi okuyayim dedim bugün..

    Ellerinize saglik hocam

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu