Dost

Neler oluyor öyle! …

Deprem; her yaşandığı alanda sırtımızı verdiğimiz her şeyi mekân, insan ve duygularımızı bizden geri alır. Bize ait ya da öyle zannettiğimiz hayatımızda yer alan herşey zeminini kaybeder. Sizi rüya zannettiğiniz bir yerde sabitler ve hayata yeniden iter.

Bahçe duvarlarınız, komşularınız belki ailenizden kayıplar, yürüdüğünüz yollar, işyeriniz ve mesai arkadaşlarınızı hayatınızdan çekip alır.

Size yardım için gelenlerde bütün adresleri ve kimlikleri kaybeder. Sizinle birlikte bu enkaz dünyasında kim olduklarını, bu enkaz yığınına niye geldiklerini hatırlamaya kendilerine alan açmaya çalışırlar.

Akşam sığındığınız çadırda günün muhasebesi yarın için bir yol haritası kurmaya çalışmak ertesi günü böyle yaşamak sizdeki duygusal hasarı aşağı çeker. En iyi yol sizi nereye götüreceğini nereye gittiğinizi bildiğiniz yoldur.

Sağlık, enkaz kaldırma, ilk yardım, beslenme işe nerden başlayacaklarını bilmeyen müdahale ekipleri ve deprem araştırma uzmanlarını kişi, kurum, bina ihtiyaç duydukları her neyse aradıkları adrese teslim etmek deprem bölgesinde gazeteciliğin yenilenen rolüdür.

Uzun yıllar ara veren toprağın öfkesi 13 Mart 1992 akşamı Erzincan’da kabardığında kimsenin yarın için bir planı olmayan, nerde biteceğini bilmediği bir yolculuk başladı.

Gündüz afet işleri, Seyyar Hasta haneler, Belediye çalışanları, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu ile toplantıları takip etmek, enkaz çalışmalarına refakat, çadır dağıtımına nezaret, günlük gazetelerin dağıtımı, misafir medya çalışanları ve haber merkezine gelişmeleri aktarma. Listede her gün ilaveler ile kabaran bir sorumluluk listesi. Geceleri çadırda mahalle sakinleri ile dertleşme. En zor olanı da her partiden afet çalışmalarını izlemek için gelen siyasi parti temsilcileri ile tartışmalar.

Depremden yaklaşık bir ay sonra bölge toplantısı için İstanbul’a çağırıldık.

Merhum Enver Ören Abinin katılımı ile Geniş bir salonunda her bölge temsilcisi arkadaş kendi bölgelerindeki çalışmaları özetlerken benim envanterimde sadece keder vardı. Sıra bana gelmeden tamda karşımda oturan Enver Abi

Kalk bakalım Erzincan! …neler oluyor öyle Erzincan’da neler yapıyorsunuz siz? …

Nerden başlayalım söze, her tarafım dökülüyor… Kısa süren sessizlik ve kendisi devam etti,

-Gece yarısı Ankara’dan Yalçın Özer aradı. O gün mecliste muhalefet Erzincan’da afet sonrası çalışmalar hakkında gensoru vermiş. Hayli tartışmalı geçen görüşmelerde gensoru önergesini okuyan Vehbi Dinçerler karmaşa, kargaşa ve yetersizliklerden bahisle konuşmasının sonunda  “Bütün bunlara mukabil neyse ki Türkiye Gazetesi var ve Erzincan’da yaraları Türkiye gazetesi sarıyor!…” demiş.

Sonra “Çok teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum… Allahü teâlâ razı olsun…” dediler.

Bize ne demek düşer gözyaşından başka…

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu