Tahlil

Yakın gelecekte bizleri ve çocuklarımızı ne bekliyor? Kapitalizm huruç mu yoksa ricat mi ediyor?

Patent verileri geleceği tahmin etmek için büyük bir imkân sunar. Örneğin akıllı telefonların sahaya girişiyle yaşanan savrulmanın ve bu sebeple dünyanın bir numaralı cep telefonu markalarının neredeyse yok oluşu patent verileri ile tahmin edilebilir. Benzer şekilde otomobil dünyasında da böyle bir savruluş yaşanmaktadır. İki asırdır otomobil üreten firmalar varlığı çeyrek asır olan firmalar karşısında tutunamamakta kan kaybetmektedir. Benzer bir durum yapay zekâ ve robotlar konusunda oluşmaktadır. Bu yazımızda patent verilerinin fısıldadıklarını ve insanoğlunu birebir ilgilendiren ve hepimize dokunan ve kaçışı olmayan bir konuyu izaha çalışacağız.

Tarih haç ve hilalin kavgasıdır. Bu mücadele medeniyetin doğduğu bereketli hilal Mezopotamya’da hep var olmuştur. Bundan sonrada devam edip gidecektir. Güçlü olan zayıf olanı sömürecek, bunda da değerleri olmayan medeniyetler sınır tanımayacaktır. İnsanoğlu, yine insanlar tarafından bazen bir sarf malzemesi bazen de eşref-i mahlukat muamelesi görecektir.   

Dünyamızda özellikle 2000’li yılların başı itibariyle komünizm tamamen çökmüştür. Komünist olduğu iddia edilen Çin, kapitalizmin zirvesini yaşamaktadır.

Benzer şekilde kapitalist ülkelerde de sıkıntıların başladığı görülmektedir. Ekonomilerinin kırılgan hale geldiği, rekabet güçlerinin azaldığı, üretim ve tüketim bölgelerinin değiştiği gözlemlenmektedir. Bu bölgelerin kıtalar şeklinde yer değiştirdiği müşahede edilmektedir.

Peki bu gerçekten böyle midir? Komünizmde olduğu gibi kapitalizmde de sona mı gelinmektedir.

Zannımızca bu vaziyet tam zıddıdır. Kapitalizm yok olmamakta yerini dijital kapitalizm, dijital diktatörlüğe bırakmaktadır.  Kapitalizm kontrollü ricate başlamıştır. Bir huruç hareketi planlamaktadır. Bu huruç tüm insanlığa büyük bir bedel ödetecektir. Bu bir tahmindir. Gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecektir. Hakikati yanlız Yaradan bilir.

1700 yılına gelene kadar dünya nüfusu 700 milyon iken 1800 yılında 990 milyon, 1900 yılında bir milyar altıyüz elli milyon, 1928 yılında iki milyar olmuştur.[1]

Bu artış gerçekten çok çarpıcıdır. 2023 yılında sekiz milyara dayanan dünya nüfusunun 2036’da dokuz milyar 2058’de ise on milyar olacağı tahmin edilmektedir. Refaha ulaşan ülkelerin nüfusu azalırken geri kalmış ülkelerin nüfusu çılgın bir yükseliştedir.

Bu durum sermayeyi oldukça rahatsız etmektedir. Dünya üzerinde hammadde, tarım alanları, gıda yetse bile özellikle tatlı su kaynakları 10 milyar insana yetecek düzeyde değildir. Denizlerden tatlı su elde edildiğinde ise buzulların erimesi hızlanmakta ve insan oğlu şu ana kadar yaşamadığı iklim değişikliği sonuçları ile karşılaşmaktadır. Ayrıca yeni yeni virüslerin ortaya çıkacağı gündemdedir.

Sermaye insan nüfusunu azaltmaya karar vermiştir. Bu proje gizli bir konu değildir. Son zamanlarda yayılan ve 2023 Olimpiyatlarında zirve yapan LGBT özünde bu nüfusun azaltılması projelerinden biridir. Erkekle evlenen erkek, kadın ile evlenen kadın veya hayvan ile evlenen kadın-erkek, robot ile evlenen erkek-kadın nüfus üretemez.

Nükleer bombalar nüfus azaltma için çare olmaktan çıkmıştır. Bir dönem sezeryan yöntemi ile doğum bu amaç için kullanılmıştır. Etrafımızda sezeryansız doğum neredeyse imkânsız hale gelmişti. Şimdilerde virüsler bu amaç için kullanılmaktadır ve Kovid ile testi yapılmış ve başarılı olduğu gözlemlenmiştir. Kovid virüsü ile yaşlı ve kronik hastalıkları olanlar hedef alınmış ve virüs denenmiştir. Önümüzdeki günlerde özellikle kadınların hedef alınacağı bir virüsün yayılması bizleri şaşırtmayacaktır. Çünkü nüfus kadınsız artmaz.

Kadınlığın yok edilmesi için ise ikinci metot yapay zekâ olarak seçilmiş gözüküyor. Yapay zekâ, makine öğrenmesi ve derin öğrenme konuları son yıllarda revaçtadır. Yapay zekâ şu an üstün insanı yenebilmektedir. Zekâ olarak üstündür fakat insan gibi bir anatomi ve hareket kabiliyetine sahip değildir. Tam olarak insan gibi de olamamıştır.

Şu an bazı ülkelerde robotlarla evlilik hukuku üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Yakın gelecekte robotlarla evlilik sayılarında dünya nüfusuna benzer şekilde çılgınca bir artış olacaktır. Patent verileri insanın elektronikleşmesine robotların ise biyonikleşmesine odaklanmıştır. İnsanlar ve robotların ortak ortamlarda yaşaması hatta aile hayatı yaşaması planlandığı gözlemlenmektedir.

Yapay zekâ verileri işleyerek, analiz ederek, konuları, teorileri ve her türlü bilgiyi öğrenmekte, bu bilgiyi bilgeliğe çevirebilmektedir. Bu sebeple yapay zekâ veriye ihtiyaç duymaktadır. Veri çok çok hızlı bir zamanda bilgi ve bilgelik haline dönebilmektedir. Bilgi mevcut durumu analiz edip ortaya çıkartırken bilgelik geleceğe dönük tahmin, planlama, uygulama ve devam ettirme anlamına gelmektedir.

Özetle yapay zekalı robotlar üstün insandan daha bilgili ve bilge olabilecek geleceğe dönük sistem ve stratejiler önerebilecektir. Yapay zekâ üreticilerinin en büyük korkusu yapay zekâlı robotların bir birlik şuuruna erişip erişmemeleridir. Eğer bu şuura ulaşırlarsa ortada olan bilgi ve yine ortada olan enerji ile kendi kendilerine varlıklarını devam ettirme potansiyeline ulaşabilirler. Kontrolden çıkma ihtimalleri olabilir. Bu ihtimal pek çok yapay zekâ üreticisini de tedirgin etmektedir. Şahsi olarak bu ihtimali görüp çalışmalarını sonlandıran ve bir adaya yerleşen pek çok bilgi işlem dünyası üst düzey yöneticisi mevcuttur. Sayıları her geçen gün de artmaktadır.

Yapay zekâ verilerle öğrenmektedir. İhtiyaç olan veriyi dijitalize olmuş insan üretebilir. Son zamanlarda Çin ve Hindistan’da meydana gelen sosyal ve ekonomik değişiklikler bu huruç hareketinin bir yansımasıdır. Önümüzdeki günlerde Endonezya, Pakistan, Nijerya, Brezilya, Bangladeş, Meksika, Filipinler, Etiyopya, Mısır, Vietnam gibi ülkelerde de sosyal ve ekonomik sistem değişiklikleri olacaktır. Bu ülkelerde iki yüz ile yüz milyonun üzerinde nüfusu olan ülkelerdir.

Geleceğe dönük yapılan ekonomik büyüklük tahminlerinde bu ülkelere ayrı bir önem atfedilmektedir. Avrupa ülkelerinin tamamının ve Uzakdoğu ülkelerinden bazılarının ekonomik çöküş yaşayacağı tahmin edilmektedir.

Peki şahsi, ülke ve medeniyet olarak bizler neler yapmalıyız sorusu akla gelebilir. Bu basit gibi görünen karmaşık ve veballi bir sorudur. Fakat Moğol istilalarının sonucunda Osmanlı imparatorluğu doğmuş ve insanlık uzun bir zaman dengeli bir hayat sürmüştür. Yaşanma ihtimali olan dijital diktatörlük sonrasında da büyük bir fırsat ortaya çıkarabilir.


[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya_n%C3%BCfusu#/media/Dosya:Annual-World-Population-since-10-thousand-BCE-1-768×724.png

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Hakan ÖZCAN

Mühendis. Müteşebbis. Şair. Yazar. Mütefekkir. Patent Danışmanı. Baba. Futurist.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu